23 Ocak 2020 Perşembe

Karaçay-Malkar eski inançlarında her biri özel bir isim taşıyan ve doğaüstü güçlere sahip olduğuna inanılan çeşitli tanrı ve tanrıçalar da yer almaktadır





Karaçay malkar Türk bayrağı ile ilgili görsel sonucu
Göktürk bayrağı ile ilgili görsel sonucu



                   Zor oluyor ama güzel oluyor bu güzellikleri ortaya çıkarması 55 bin yıl dile kolay










































Karaçay-Malkar eski inançlarında her biri özel bir isim taşıyan ve doğaüstü güçlere sahip olduğuna inanılan çeşitli tanrı ve tanrıçalar da yer almaktadır. Göklerin tanrısı Teyri, Kök Teyri ya da Han Teyri’den başka KaraçayMalkarlılarda Ot Teyri (Ateş Tanrısı), Suv Teyri (Su Tanrısı), Cer Teyri (Toprak Tanrısı) adı verilen tanrılar da vardı. Bazı tanrıların özel isimleri de vardı. Sözgelimi, Kün Teyri denilen Güneş Tanrısının adı Kaynar veya Kayırnar idi. Tengiz Teyri adı verilen Deniz Tanrısının adı ise Süymasan idi. Karaçay Malkarlılar Yaratıcı Tanrıya da Bokay Teyri adını verirlerdi (Karaketov 1995: 5). Kök Anası denilen Gök Tanrıçası Karaçay-Malkarlılar arasında Çuppahan veya Goylusan adıyla tanınırdı. ‘Kün Anası’ denilen Güneş Tanrıçası da Külsan adını taşırdı. Çoppa Karaçay-Malkar’da ziraatçılığın tanrısıydı. Bu tanrının kökeni de M.S. 6. yüzyılda Kafkasya’da hâkimiyet kuran Hun Türklerinin Çopay adlı tanrılarına dayanıyordu (Golden 2002: 87). Karaçay-Malkar’da Çoppa adını taşıyan bu tanrı Oset kültüründe de Tsoppa adıyla bulunuyordu. 1914 yılında G.F. Çursin’in belirttiğine göre her köyde ‘Çoppa’nın taşı’ olduğuna inanılan kutsal bir taş bulunuyordu (Şamanov 1971: 76). Yağmur yağmasını, çocuk sahibi olmayı dileyenler Çoppa’nın taşına gelerek orada kurban keserler, dua ederlerdi. Taşın etrafında kurbanın etinden yapılan yemekleri yiyerek şölen düzenler, eğlenirlerdi. Kesilen kurbanın en değerli kısımları olduğuna inanılan başının yarısı ile kürek kemiği  parçalarını Çoppa’nın payı diyerek taşın yanına bırakırlardı. Kurbanın kemiklerini de toprağa gömerlerdi. Çocuk sahibi olmak isteyenler Çoppa’ya şöyle dua ederlerdi:

Karaçaylılar Mahar Irmağı vadisinde kutsal olduğuna inandıkları bir çam ağacını her çarşamba günü ziyaret edip, çevresinde 60 kere dönerek Çoppa için şunları söylerlerdi:

 Gollu adlı bereket tanrısının şerefine Karaçay-Malkarlılar 22 Mart’ta yaşlı, genç, kadın, erkek, çocuk hepsi toplanıp, tarlaların bereketli olması dileği ile tarlaların kenarında şölen (toy) düzenlerlerdi. Bu şölende bereket tanrısı Gollu’ya dua ederlerdi. Büyük kazanlarda kurbanların etlerini pişirirler, boza, sıra gibi içkiler içerlerdi. Bütün halk toplandığında içlerinden bir lider seçerler ve ona ‘töreçi’ adını verirlerdi. Töreçi kaval (sıbızgı) çalmada usta bir kişi olurdu. Töreçi kavalıyla melodiler çalmaya başladığında bütün halk kol kola girerek bir daire oluşturur ve dans ederlerdi. Yoruluncaya kadar dans ettikten sonra pişen kurbanlıkların etlerini yerlerdi. Bu şölen sırasında güreş, at yarışı, taş atma gibi yarışmalar da düzenlenirdi (Curtubayev 2007: 402)

Gollu Toy adı verilen Nevruz şöleninde Karaçay-Malkarlılar şöyle bir dua ederlerdi:



Cer İyesi adı verilen kutsal ruh ya da tanrının toprağın sahibi-hâkimi olduğuna inanan Karaçay-Malkarlılar kesilen kurbanın kanını ‘cer iyesi’ için toprağa dökerlerdi. Cer iyesi’nin yiyip doyması için, kesilen kurbanın etinden bir parça ile çorbası da yere dökülürdü (Karaçayevtsı 1978:274). Karaçay-Malkar kültüründe toprakların koruyucu ruhu Ölgenbay ya da Ölgenmay adlarını da taşırdı (Karaketov 1995: 8). Cer Anası adı verilen, toprakların koruyucu tanrıçası ise Elleysan veya Elleyhan adlarını taşırdı (Karaketov 1995: 130).


Altaylılar da yer-su diye saygı gösterdikleri yer’i bir ruhlar topluluğu olarak tasarlar ve bu ad altında on yedi ulu tanrının toplandığına inanırlar. Bunların dağ zirveleri ve ırmakların kaynak havzalarında yaşadıklarına inanılır. Altaylılara göre insanları yaratan ve kötü varlıklardan koruyan bu yer-su tanrılarıdır. İnsana benzetilen yer-su ruhlarının genel adı sahip anlamına gelen ‘iye’ dir. Çünkü bunlar belirli bir dağın, yerin, ırmağın sahibi sayılırlar (Aydın 1994:494).

Üy İyesi adında bir ruhun yaşadığına inanan Karaçay-Malkarlılar ona ayrıca Tükbaş, Amma, Çaçlı gibi isimler de verirlerdi. Evde beşiğinde ölen bir çocuğu ‘Üy İyesi’nin öldürdüğüne inanan Karaçay-Malkarlılar, yazın yaylalardaki ‘koş’ adı verilen evlerine çıkarlarken yaz boyunca boş kalacak evlerinde ‘Üy İyesi’ için yiyecek bırakırlardı. Üy İyesi ‘evin sahibi-hâkimi’ anlamına gelirdi (Karaçayevtsı 1978:276).

Suv Anası Karaçay-Malkar inanışlarına göre ırmakların ve göllerin koruyucu tanrıçasıydı. Karaçay-Malkarlılar ırmakta ya da gölde boğulan kimsenin cesedini Suv Anası’nın sakladığına inanırlardı. Karaçay-Malkarlılar suda boğulan bir kimsenin cesedini bulabilmek için önce su sesi duymadan büyümüş baldıran otunun kamışını ararlardı. O kamıştan yapılan kavalı çalarak, bir ellerine de bir horoz alarak ırmak boyunca boğulan kişinin cesedini ararlardı. Ölünün olduğu yerde horozun öteceğine, kavalın ise sesinin çıkmayacağına inanılırdı. O zaman Suv Anası adı verilen tanrıçadan şu sözlerle dilek dilerlerdi:








                           Bilge Kağanın cenaze merasimi .Göktürk Kağanlığına bağlı Boy beyleri ve  kurt sancakları






Karaçaylılar Suv Anası’na Sülemen veya Suylaman adını da verirlerdi. 1926 yılında bile Karaçaylılar suda boğulan bir kimsenin cesedini eski gelenek ve inançlarına göre kaval çalarak ve Suv Anası’ndan yardım dileyerek aradıkları kaydedilmiştir (Hubiylanı 1968:26).

Karaçay-Malkar kültüründe ‘Suv Anası’ veya ‘Köl Anası’ denilen, ırmakların ve göllerin koruyucu tanrıçasına Kemishan adı da verilirdi (Karaketov 1995: 253).

 Şıbıla ve Eliya adı verilen tanrılar Karaçay-Malkarlıların yıldırım, şimşek ve gök gürültüsü tanrılarıydı. Halk inanışlarına göre Eliya Kafkas Dağları’nın en yüksek zirvelerinde yaşardı.

Karaçay-Malkarlılar yıldırım tanrısına Şakkay veya Şakka-Eliya adını da verirlerdi (Karaketov 1995: 83). Gök gürültüsü, fırtına ve rüzgârların hâkimi olan bir başka tanrı da Küvürhan veya Kavarhan adını taşırdı. Bu tanrının Hazar Türklerinin kültür çevresi ile ilgili olduğu sanılmaktadır. Çünkü Hazar Türklerinde de gök gürültüsü tanrısı Kavar adını taşımaktaydı (Karaketov 1995: 8)

Yıldırım ve gök gürültüsü tanrılarının varlığına Orta Asyalı Türk boylarında da rastlanmaktadır. Altaylılar yıldırım tanrısının varlığına inanırlar. Bu tanrı yerdeki kötü ruhları takip eder, kötü ruhların saklandıkları ağaçlara ateşini gönderir, yıldırım düşer. Yıldırım düşen ağaçtan bir parça alınıp, saklanırsa o yere ‘yek’ adı verilen kötü ruh giremez.

Uranhay, Kırgız ve Kazak kadınları ilkbaharda ilk şimşek çakıp gök gürlediği gün çadır çevresinde süt, ayran, kımız dolu kapları dolaştırıp saçı töreni yaparlar. Başkurt kadınları ise şimşek çakarken süt, ayran gibi beyaz içkileri örterek saklarlar. Süt ve ayrana yıldırım düşeceğine inanırlar. Ancak Başkurtların eski devirlerde şimşek çakarken süt ve ayranı göğe doğru serptikleri, Müslüman olduktan sonra bu âdeti terk ettikleri bilinmektedir (İnan 1986: 30).

 Eski Çin kaynaklarına göre Uygurlar yıldırımın yere düşmesinden hoşlanırlar, gök gürledikçe bağırıp-çağırırlar, göğe doğru ok atarlardı. Bir yıl sonra güz mevsiminde, atların iyi beslendiği sırada yıldırım düşen yere toplanır, bir koyun kesip oraya gömerlerdi. Bu sırada kadın şaman ilahiler okur, atlı erkekler de bu yerin çevresinde birkaç defa dönerlerdi (İnan 1986: 30).

Eski Türk boylarındaki âdetlere benzer uygulamalara Karaçay-Malkarlılar arasında da rastlanırdı. Karaçay-Malkarlılar bahar başında ilk gök gürlediğinde çeşitli şölenler düzenler, bereket tanrılarından dilekler dilerlerdi. Kurban etleri kazanlarda kaynarken, halk kazanların etrafında dönerek bereket tanrısı Çoppa ve yıldırım-şimşek tanrıları Eliya ile Şıbıla’nın şerefine şarkılar söylerlerdi. Onların inançlarına göre bereket de, bolluk da o tanrıların elindeydi.

Baharda gökyüzü kararıp ilk defa gök gürleyip şimşekler çaktığında köydeki kadınlar toplanıp yeni gelinleri ziyaret ederlerdi. Yeni yeşeren otları bir kabın içindeki suya atarlar ve bu suyu gelinlerin üzerine serperlerdi. Gelin de, çocukları da bu yeni yetişen otlar gibi gelişsinler diye dilek dilerlerdi. Gelinler de kadınlara çeşitli hediyeler verirlerdi. Kadınlar bu hediyeleri bir uzun sopaya takıp, iki ucundan iki kadın tutarak diğer evleri dolaşırlardı. İlk şimşek çakıp yağmur yağdığında evlerin avlularında büyük ateşler yakıp çocukları üzerinden atlatırlardı. İlkbaharda gökyüzünde ilk gök kuşağı belirdiğinde ‘Teyribiz bersin aş tatuv. Adam da mal da bolmasın bizge açuv’ (Teyrimiz versin aş-lezzet. İnsan da, hayvan da bize acı vermesin) derlerdi (Haciyeva 1996: 87)..

Karaçaylılar yıldırım çarpmasıyla ölenlerin mezarında ateş yakarlardı (Haciyeva 1988:196). Yıldırım ve şimşeğin Gök Tanrının gücü olduğuna inanan KaraçayMalkarlılar ‘Teyrini kolu - Şıbıla ot’ (Gök Tanrının eli - Yıldırım ateşi) derlerdi. Yıldırım çarpmasıyla ölenlerin öbür dünyada sorgulanmayacaklarına inanırlardı (Karaketov 1995: 107).

Gori veya Goriy Karaçay-Malkar inanışlarına göre rüzgâr tanrısıdır. Harman zamanında taneyi kabuğundan ayırmak için rüzgâra karşı harman savuran Karaçaylılar Gori, Gori diye bağırarak ondan rüzgâr göndermesini dilerlerdi.2

 Karaçay-Malkarlılar harman yerinde tahılın kabuğunu ayırmak için rüzgâra karşı harman savururlarken şu duayı da okurlardı:




Rüzgâr Tanrısı Gori (veya Goriy) adının kökeni, Karaçay-Malkarlıların güney komşuları olan Gürcülerin dilinden kaynaklanmış görünmektedir. Gürcücede rüzgâr anlamına gelen ‘karri’ sözünün, kültürel etkileşim vasıtasıyla Karaçay-Malkar dili ve kültürüne yerleşirken Gori biçimini aldığı anlaşılmaktadır

Karaçay-Malkarlılar Cel Anası dedikleri rüzgâr tanrıçasına Himikki, onun oğluna da Gılan veya Hıllen adını verirlerdi. Kışın rüzgâr ve fırtınanın çok olduğu günlerde halk toplanıp bir öküz kurban eder ve ‘Cel Anası’ ile oğlu Gılan’dan fırtınayı durdurmasını isterlerdi. Karaçay-Malkarlılar Gılan’a şöyle dua ederlerdi:



Karaçay-Malkarlılar Cel Anası dedikleri rüzgâr tanrıçasına Himikki, onun oğluna da Gılan veya Hıllen adını verirlerdi. Kışın rüzgâr ve fırtınanın çok olduğu günlerde halk toplanıp bir öküz kurban eder ve ‘Cel Anası’ ile oğlu Gılan’dan fırtınayı durdurmasını isterlerdi. Karaçay-Malkarlılar Gılan’a şöyle dua ederlerdi:
Karaçay-Malkar inançlarında Cel İyesi denilen rüzgârların hâkimine de Diyev adı verilmekteydi (Karaketov 1999: 227).

Karaçay-Malkarlılar çobanların ve koyunların tanrısına Aymuş adını verirlerdi. İnanışa göre Aymuş Karaçay’da ‘Hurla Köl’ adlı gölün altında yaşamakta ve sürüsünde altın boynuzlu bir koçu bulunmaktadır. Karaçay-Malkarlılar keçilerin tanrısına da Makkuruş adını verirlerdi.

Karaçay-Malkar inançlarında koyun çobanlarının tanrısı olduğuna inanılan bir başka tanrı da Bayçı veya Bayça adını taşımaktaydı.

Erirey eski inanışlara göre Karaçay-Malkarlıların tahıl ve tarlada yetişen mahsullerin tanrısıydı. Bereketi temsil eden Erirey ile birlikte, yer tanrısı Davle şerefine Karaçay-Malkarlılar bahar başlangıcında Çoppa’nın Taşı denilen kutsal taşın yanında

Saban toy dedikleri bir şölen düzenlerlerdi. Tarla işlerine başlamadan önce Erirey ve Davle adlı tanrılara kurbanlar keser, dualar eder, tarla ve mahsullerine bereket vermelerini dilerlerdi. ‘Saban toy’ adlı şölen sırasında Çoppa’nın kutsal taşının etrafında dönerek danseder, şarkılar söylerlerdi.

Baharda, tarlalarda ilk toprak sürüldüğünde, toprağın bereketi artsın diye toprağa genç bir kızı yatırıp üzerini de toprakla örterlerdi (Karaçayevtsı 1978:275).


Karaçay malkar Türk bayrağı ile ilgili görsel sonucu


Karaçay malkar Türk bayrağı ile ilgili görsel sonucu


Karaçay malkar Türk bayrağı ile ilgili görsel sonucu


Karaçay malkar Türk bayrağı ile ilgili görsel sonucu



Karaçay malkar Türk bayrağı ile ilgili görsel sonucu

Karaçay malkar Türk bayrağı ile ilgili görsel sonucu



Karaçay malkar Türk bayrağı ile ilgili görsel sonucu

Karaçay malkar Türk bayrağı ile ilgili görsel sonucu





































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder