30 Aralık 2019 Pazartesi

BİR ADAM VE BİR KÖPEK CENNET ve CEHENNEM KAPISINDA.





BİR ADAM VE BİR KÖPEK
CENNET ve CEHENNEM KAPISINDA.

Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan
köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi. Kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular. Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir kapı, beyazlar içinde bir kadın. Adam kadına sordu: “Burası neresi?” Kadın ona gülümsedi: “Cennet, efendim. “
Adam sevindi, kapıya yürüdü.
Ama kadın onu birden durdurdu:
“Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez. Onları içeri almıyoruz.
” Adam kadına;
‘‘Ama o benim en yakın dostum’’ dedi.
Nafile, ‘‘Giremezsiniz!’’ cevabı verildi. Bırakmadı yılların dostunu.
Gerisin geriye döndü.

Bu kez tozlu çamurlu bir yola girdi.
Karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapı
ve önünde bekleyen yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı.

Adam sordu; “Arkadaşımla birlikte bizi kabul eder misiniz? ’’Dede“ Tabii...” cevabını verdi.
Girdiler içeri. Yüzlerce ağaçtan birinin altına köpeğiyle yerleşti.

Dedeye yine seslendi;
‘‘Burası neresi?” Yaşlı adam
“Cennet” cevabını verdi.
Adam şaşırdı: ‘‘Nasıl olur!
Az önce muhteşem bir kapıya gittik
ve orasının da Cennet olduğunu söylediler!”

Dede,
“Şu rengarenk çiçeklerle süslü altın kapılı
yer mi? Orası cehennem!” dedi.

Adam iyice şaşırmıştı. Dede gülümseyerek devam etti; “Onlar, kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakıp bırakmayacağının sınavını yaptılar sana!’’

Dostlarınızı yarı yolda bırakmayın.
Çünkü dostluk; kaybolduğunuz bir
ormanda, size yol gösteren ışık gibidir...

Hayatınızda,
dostlarımız olması dileklerimle.


(İyi insanlar nereye giderse cennet orasıdır)

Adamotu: Gizemli Dünyanın Tuhaf Bitkisi





Adamotu: Gizemli Dünyanın Tuhaf Bitkisi


Bu programda kara büyüyle birlikte her kültürde yer bulan ilginç bir bitkinin hem aydınlık hem de karanlık yüzüne bakıyoruz. Karanlık taraf diyoruz ama, bu bitki de dünya üzerindeki her canlı ve her bitki kadar bütünsel varlığımız için değerli. Bu durum aslında bu tür “gizemli” bitkilere atfedilen, yüklenen anlamlarla, dilden dile hep anlatılagelen korkutucu hikayelerle ilgili. 

Adamotu, diğer bir adıyla Mandragora, patlıcangiller (Solanaceae) familyasına ait, sarı ya da mavimsi-mor renkli çiçekler açan bitki türlerinin ortak adı.Gizemli bir bitki olarak her kültürde yer edinmeyi başarmış. Farklı coğrafyalarda isimler de değişmiş. Tılsımına pek çok toplum inanmış. Büyücülükte, türlü cadılık işlerinde, iksir ya da büyü malzemesi olarak her yerde karşımıza çıkan bir bitki… Şifalı yönleri olduğu kadar, belli bir dozu aşınca ölümcül olabilen bir bitki… Aslında birçok bitkinin de Mandragora gibi hem aydınlık hem de karanlık bir yüzü var. Peki, nasıl oluyor da Mandragora birçok efsanede ve büyü hikayesinde yıllar yılı başrole oturabiliyor? Çok açık ki köklerinin tuhaf görünüşü yüzünden. Patlıcangiller familyasından olan gövdesi, kolları ve bacaklarıyla tıpkı bir insana benziyor. “Şeytan Mumu” da denmiş adamotuna.  Çünkü geceleri uzaktan titrek bir alev gibi görünen bir ışık saçtığı için diye de anılır olmuş. Adamotunun sıcak iklimlerde yetişen bir bitki olduğu için ateşböceklerini çekmesinden dolayı böyle bir inanış yerleşmiş olduğunu düşünebiliriz.


Türkler ise “abdüsselamotu” adını vermişler, "Adamotu" elması diye de anılıyor. Türklerde de adamotunun topraktan koparıldığında açı içinde çığlık attığına; kendisini topraktan ayıran kişiye ölüm getirdiğine inanılırmış. Muhsine Helimoğlu Yavuz’un Diyarbakır Efsaneleri’nde, bu bitkinin kökünü kesince tıpkı insan kanına benzer kan aktığına inanıldığı yazar. Kökü çıkarmak için en iyi zaman da beklendiği gibi dolunay gecesidir. O dolunay gecesinde zehirli gazlar çıkarma riski olduğu için adamotuna, rüzgar yönünden yaklaşmak gerekiyordu.

Yunan ve Roma dönemlerinde de bu otun büyü alanında kullanılmış. Romalı yazar, natüralist ve filozof Yaşlı Plinius'un da botanik kitabında adamotunun sökülmesiyle ilgili bir ifadesi var: Kökü sökü söken kişi, elindeki kılıcın ucunu bitkinin üstünde tutarak etrafında üç kez döner, bitkinin etrafındaki toprağı itina ile temizler, yüzünü batıya çevirerek kökü topraktan çıkarırmış.
1. yüzyılda Kudüs’te yaşamış tarihçi Flavius Josephus’a göre ise, açığa çıkan köke uzun bir ip bağlanıp ipin ucu halka yapıldıktan sonra bir hafta aç bırakılmış siyah bir köpeğin boynuna geçirilirmiş. Sonra köpeğe bir et parçasını koklatıp uzağa fırlatılırmış. Eti kapmak için fırlayan köpek, kökün topraktan sökülmesini sağlarmış. Bu tuhaf hikayeye göre, o an bitki, kulakları sağır eden acı bir çığlık atarmış ve köpeğin de acı içinde inleyerek ölümüne neden olurmuş. Kök sökücüye de bitkinin acı çığlığından etkilenmemesi için kulaklarını mumla sıkıca kapamasını öneriyor.

Harry Potter filmlerinden birinde bir sahnede, büyücülük okulunda öğrencilere adamotunu nasıl söküp, daha büyük bir saksıda tekrar köklendirecekleri öğretiliyor. Adamotunun keskin çığlığını duymamaları için kulaklıkları da vardır.
Bu rivayetler, ülkemizin Ege ve Akdeniz bölgelerinde hala söylenegeliyor. Kökleri topraktan çıkaranın sağır olduğu ve cin çarpması ile öldüğü inancı Anadolu'da yaygın olduğundan, bu iş için hala köpek kullanıldığı; bu esnada, bitkinin çığlığı sağırlık yapmasın diye davul ve teneke çalındığı söyleniyor. Artık aramızda olmayan değerli bitki avcılarımızdan, botanikçi Prof. Dr. Turhan Baytop'a göre ise bunlar kökçülerin başkaları kök sökmesin diye yaydığı aslı astarı olmayan rivayetlerden ibaret. Baytop da adamotu köklerinin ağrı kesici, uyutucu, yatıştırıcı, cinsel kudreti arttırıcı etkilere sahip olduğunu Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi kitabında. Abdüsselamotu, adamotu, ademotu, at elması (Silifke), hacılarotu, insanotu, kankurutan, toskafa kavunu (Silifke), yerelması (Side) gibi türlü türlü isimler almış Anadolu’da…
Bir başka inanış ise tam tersine bahçesinde adamotu yetiştiren kişinin ödüllendirildiğini söylüyor. Adamotuna verdiği her şey iki katı olarak sahibine geri dönermiş. Toplanması saldığı o zehirli gaz nedeniyle tehlikeli olmasına rağmen, uzak durulması şöyle dursun, afrodizyak özellikleri ve tılsım olarak kullanılıyor olması talebi de artırmış tarih boyunca.Tuhaf görünüşlü bu bitki sadece büyücülerin değil, falcıların da kehanet nesnesi olmuş. Gelecekle ilgili sorulan sorulara cevap verir, günün sırlarını ortaya dökermiş.
Eski Mısır kültüründe de adamotu ilahi bir güce sahip. Eski Mısırlılar Adamotunun kökünü bir sıvıda bekletir ve bunu içen kişiye sağlık, canlılık ve uzun ömür vereceğine inandıkları bir iksir elde ederlermiş. Hıristiyanların ikonalar önünde ateş yakmaları gibi, Mısırlılar da ateş yakarak adamotuna adak adarlarmış.
Yahudilikte de adamotunun cennette yetiştiğine dair bir inanış var. Şabat ayinine gitmeden önce, ıssız yerlerden ya da darağacı dikilen yerlerin yakınından toplanan adamotlarından yapılmış merhemi sürerlermiş. Kimi kökleri kadın, kimi kökleri erkek vücuduna benzeyen bu bitki, cinsellik ve doğurganlıkla da bir ilgisi var. Sarı meyveleri yenirse, cinsel gücü artırdığına inanılan adamotunun köklerini, İyonyalılar doğurganlığı simgeleyen tılsımlar olarak üzerlerinde taşımışlar. Aşk, güzellik ve şehvet tanrıçası Afrodit, diğer adının Mandragonitis olmasının da nedeni bu olsa gerek.
                                                             
Kabalcı Yayınevinden çıkan Nimet Yıldırım’ın Fars Mitolojisi sözlüğünde, İran mitolojisindeki yaratılış öyküsünde adamotunun yeri olduğundan bahsedilmekte.  Yaradılış mitine göre ilk insan Keyumers’in ölürken yere dökülen tohumlarından yani spermlerinden kırk yıl sonra bir adamotu yeşermiş. İlk çift, Meşy ve Meşyane, bu bitkide birbirlerine yapışık olarak doğmuş ve zaman içinde bedenleri birbirinden ayrılarak insan görünümüne kavuşmuşlar. Mit ansiklopedisine göre, Tevrat’ın Yaradılış bölümünde adamotuyla ilgili dinsel bir hikaye var: Yakub, Lea ile evlenmiştir ama Lea’nın rahmi tanrı tarafından mühürlenmiş olduğu için Yakub’a bir çocuk veremez. Yakub da gider, malumunuz ikinci bir kadınla, Rahel’le evlenir.  Bunun üzerine Tanrı Lea’nın Yakub’un gözünde ikinci kadın olmasından rahatsızlık duyup hamile kalması için ona adamotunu verir. Ardından Lea altı erkek çocuğu dünyaya getirir ve kocasının sevgisini yeniden kazanır. Doğurganlık sembolü olarak kabul edilen adamotu, bazı edebi metinlerde de karşımıza çıkıyor. Fransız yazar Gustav Flaubert “Herodias” adlı öyküsünde Salome’nin dansıyla ilgili olarak “siyah şalvarında adamotu desenleri vardı… Bir kelebekten daha hafif Salome uçmaya hazır görünüyordu” diye yazıyor. Shakespeare, Romeo ve Jüliet’in o can alıcı final sahnesinde, Paris’le evlenmemek için belladonna yani güzelavratotunu içip sahte ölümünü tasarlayan Jülyet’in aile mezarlığına diri diri gömülme korkusunu
“Ya duyarsam topraktan sökülen adamotlarının çığlıklarını / Çıldırmış bu çığlıkları duyan ölümlüler…”
dizeleriyle dillendirir. Hıristiyanlar ise şeytana tapmayla özdeşleştirdikleri adamotunu, cadıların büyülerinde kullandıklarına inanıyorlardı. Büyücülerin vazgeçilmez bitkisi olur. Orta Çağ’da gizli inançların bir sembolüdür.
Lale çılgınlığına ya da orkide çılgınlığına benzer bir durum, adamotu için de yaşanmış zamanında. Orta Çağ Almanya’sında adamotunu kutsal sayan kült hızla ülke çapında yayılmış. William Turner 1562 tarihli Niewe Herball kitabında bu sahte adamotu figürinlerden de bahseder. Artan talep yüzünden kimi ağaç oymacıları ve şarlatanlar, adamotu benzeri bitkilerin köküne erkek veya kadın şekli veriyor ve bunu adamotu diye satıyorlarmış. Göz yerine darı yerleştirirlermiş. Bu minik figürinlerin, yani heykelciklerin şeytani güçlere sahip olduğuna ve bu gücün sahibi tarafından iyi veya kötü amaçlarla kullanıldığına inanılırmış. 
Ölümle, darağacıyla ilişkilendirilen bu bitkinin haksız yere, masum olmasına rağmen asılan insanların toprağa düşen gözyaşlarından ürediğine inanılırmış. Belki de bu yüzden İzlanda'da adamotu'na "Hırsızkökü" (Thjofarot) adı verilmiş. Küçük Darağacı Adamı da denen Adamotu ile ölüm arasındaki ilişki öylesine güçlü kurulmuş ki bu esrarlı bitkinin intihar eden kişilerin öldüğü yerde yetiştiğine de inanılmaya başlamış. Bir süre sonra kiliseler ve yerel idareler bu heykelcikler sahiplerini, büyücülükle suçlayıp cadı avına başlamışlar.
Cadı avı sürdükçe sahipleri heykelcikleri elden çıkarmaya başlarlar ama efsane bu ya öyle kolay kolay da kurtulamazlar. Evden atılan adamotu figürinleri bir süre sonra evde tekrar beliriyordu. Öyle ki yakmakla veya nehre atmakla kurtulamazlar. Zira, kısa bir süre sonra hiçbir şey olmamış gibi kutularında tekrar beliriveriyorlardı.  Şeytani güçleri insanın başa çıkamayacağı kadar büyüktür adamotu figürinlerinin. Bu yüzden de "büyücülerin" asılmaları, yakılmaları ve linçler yıllar yılı devam eder; Jean d'Arc dahi göğsünde bir parça adamotu kökü taşımakla itham edilir.  Bunu ve hakkında yapılan pek çok suçlamayı reddetmesine rağmen, bedeni ve sözümona kötü ruhu işkence ve ateşten kurtulamaz.
Adamotunun gizem dünyasına ait bir bitki olarak kabul edilmiş olmasının bir nedeni daha var: Belli bir dozun üzerinde alındığında vücutta uyuşma etkisi yaratan bir bitki. Bu sersemlik hali deliliğe yol açabiliyor; yüksek dozda ise ölüme bile sebep olabiliyor. Hazreti İsa çarmıhtayken dudaklarını ıslatmakta kullanılan sünger de büyük ihtimalle adamotu ve mirra (mürrüsafi) ekstresi taşıyordu. Ünlü Anadolu Hekimi Dioscorides, adamotu kök kabuğundan hazırlanan şarabın anestezik olarak, ameliyat olacak ve dağlanacak hastalara verildiğini 1. yüzyılda söylüyordu. Dioscorides, adamotu kökünün kabuğundan yapılan iksirin, ameliyat olacaklara ve dağlanacaklara verilmesiyle bunların derin bir uykuya dalacaklarını ve böylelikle sancı çekmeyeceklerini söyleyen ilk hekim.
İbni Sina (980-1037) da Kanun adlı eserinde adamotu tohumundan hazırlanan lapanın eklem ağrılarını giderdiğinden ve tohumlarının rahim hastalıklarını iyileştirdiğinden bahsetmiş. Bitkinin her kısmı yararlıydı. Yapraklarından hazırlanan çay yaralara ve iltihaplara karşı kullanılırdı. Bazan fitil olarak verilirdi. Kök kabuğu idrarla karıştırıldıktan sonra kusturucu, müshil ve ağrı kesici olarak verilirmiş.
Sezar ve Büyük İskender'in de seferlerinde adamotu'nu benzer şekilde kullandıkları söylenir. Sezar adamotunu Sicilyalı korsanlara karşı, Büyük İskender ise doğu seferi esnasında kullanmıştı. Romalı askerler, mahkumlarına işkence edip çarmıha germeden önce, "Ölüm Şarabı" ya da "Morion" denen bir içki içiriyorlardı. Bu içki adamotundan yapılıyordu. Şarabı içen ölüme benzer bir uyku haline giriyor, nefesi kesilip, nabzı duruyordu. 


Köpekler 4.000 Yıl Önce Ritüel Şekilde Gömülüyordu






Solda, Bòbila Madurell nekropolünde, insan iskeletleri arasında anatomik olarak bütün haldeki bir köpek kalıntısı. Sağda, La Serreta’da kısmen anatomik bütünlükteki yetişkin köpek kalıntıları. C: UB-UAB

Köpekler 4.000 Yıl Önce Ritüel Şekilde Gömülüyordu

İber Yarımadası’nın kuzeydoğusundaki Neolitik topluluklar, yaklaşık 4.000 yıl önce yaygın olarak köpekleri ritüelistik olarak gömüyordu.


Kuzeydoğu İber Yarımadası’nın Neolitik toplulukları, Güney Avrupa’dan gelen Çukur Mezar kültürüyle (4200-3600 yıl önce) birlikte, köpeklerin kurban edilmesi ve gömülmesiyle ilgili tören faaliyetlerine başladı.
Katalonya’da kaydedilen yüksek orandaki kanıtlar, bunun genel bir uygulama olduğunu öne sürüyor ve insanlar ile bu hayvanlar arasındaki sıkı ilişkiyi kanıtlıyor. Bu hayvanlar, insanlarla birlikte gömülmenin yanısıra, aynı zamanda insanlarla benzer bir diyete sahipti.
Bu, İber Yarımadası’ndaki Orta Neolitik’in kutsal ve mezarlık alanlarındaki köpeklerin varlığını tanımlamak ve anlamak için yeni veriler sağlayan ve insanlar ve bu hayvanlar arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırmanın sonucu.
Çalışmada, Barselona bölgesindeki dört arkeolojik alandaki törensel yapılarda ve mezarlıklarda bulunan 26 köpeğin kalıntıları incelendi. Ayrıca, sahipleriyle ilişkisinin diyetlerine etkisini anlamak gibi diğer yönlerini belirlemek için 18 tanesine izotopik analiz yapıldı.
12 ila 18 yaş arasında olanlara oranla köpeklerin çoğunluğu 1 ay ile 6 yaş arasındaydı ve ortalama 40 ve 50 santimetre yüksekliğinde homojen boyutlara sahipti.
Bunların bir kısmı yakınlardaki mezarlarda ayrı olarak bulunmasına ve bir tanesi mezar odasının girişinde bulunmasına rağmen, çoğunlukla insanlarla birlikte veya insanların yakınında dairesel mezarlara gömülmüştü.
Köpek iskeletleri anatomik bütünlük olarak yarı bütün haldeydi. Kemik kırılmaları veya bağırsakları çıkarma gibi manipülasyon veya yırtıcı belirtilerine dair izler yoktu. Sadece bir çocuğun yanında bulunan bir köpek iskeleti bütün haldeydi.
Araştırmanın baş yazarı Silvia Albizuri, “Bir yaşına kadar olan genç hayvanları seçmek, kurban etmede bir kasıt olduğunu ileri sürüyor. Bunun insanların yemesi için olduğunu düşünebilmemize rağmen, insanlara yakın gömüldükleri gerçeği, ölüm ve cenaze töreni ritüeliyle doğrudan bir ilişki olduğunu gösteriyor.” diyor.
“Ek olarak bu hipotez, o dönemde, Güney Fransa veya Kuzey İtalya gibi köpeğe sembolik bir değer veren kültürel bir etki alanında bulundukları gerçeğiyle de tutarlı.”
Tahıl ve sebzeler açısından zengin, insanların kontrol ettiği bir diyet
Kalıntıların izotopik incelemesi ve insanlar ve diğer otçul hayvanların diyetleriyle karşılaştırılması, bu hayvanların çoğunun diyetinin, mısır ve sebze gibi yüksek miktarda tahıl varlığına sahip insanların diyetine benzer olduğunu gösteriyor.
İki yavru ve iki yetişkin köpeğin beslenmesinde temel vejetaryen ve sadece birkaç tanesinde hayvansal protein bakımından zengin bir diyet vardı.
Eulàlia Subirà, “Bu veriler, köpekler ve insanlar arasında yakın bir birliktelik olduğunu ve muhtemelen, sebzelere dayalı bir diyet durumunda açık olan belirli bir beslenmenin hazırlandığını gösteriyor. Muhtemelen bunu güvenlik konusundaki görevlerini daha iyi kontrol edebilmek ve yiyecek aramak için harcayacakları zamandan kazanmak için yapmış olmalılar. Bu yönetim, hayvanların boyutlarının homojenliğini açıklar.” diyor.
Az çalışılmış hayvanlar
Tarih öncesi yapılarda köpeklerin varlığı yaygın değil, bu da köpeklerin evcil hayvanlar arasında az çalışılmış bir grup olmasına neden oluyor. Mezarlardaki varlıkları ise daha da az. Bu nedenle bu iskeletlerin bu çalışmada olduğu gibi anatomik bağlantıda bulunmasının istisnai olduğu düşünülüyor.
İber Yarımadası’nda daha eskiye tarihlenen bireysel köpek mezarları bulunmuştu, ancak daha sonraki dönemlere ait cenaze töreni ile ilgili genel bir uygulama olarak belgelenmişti. Bu ritüel gitgide yayıldı ve Demir Çağı’na kadar yüzlerce yıl boyunca sürdü.
Yemek konusunda ise Fransa, Anadolu ve Çin’de bazı karışık diyet vakaları olan sadece birkaç çalışma var.
Eulàlia Subirà, “Son zamanlarda, köpeklerin nişasta ve yağ sindirimi için kilit bir işlevi olan on geni olduğunu gördük. Bu da karbonhidratları sindirmeyi, ataları olan kurtlardan daha verimli şekilde yapmalarını sağlıyordu. Çalışmamız, Neolitik dönem boyunca köpeklerin pek çok sebze ile beslenmeye başlandığı sonucuna ulaşmaya yardımcı olmakta.” diyor.
Çalışma, köpeklerin Neolitik nüfus ekonomisinde, sürülere ve yerleşimleri koruyarak önemli bir rol oynadığı fikrini pekiştiriyor. Bu durum onları, insanların ölümüne eşlik eden ya da cenaze törenlerinde kullanılmış sembollere dönüştüren hayati bir ilişkiye yol açmış olabilir.












29 Aralık 2019 Pazar

Köpeklerin Deformasyonu ve Totem İbadeti Çin




 Köpeklerin Deformasyonu ve Totem İbadeti Çin
Hayvan deformasyonu antik Çin'de oldukça yaygın bir ruhsal fenomendir. İlkel insanların karşı karşıya olduğu yaşam ortamı oldukça zordur, insanlar hayvanlara tapınırlar ve köpekler Tanrı'nın nimetini almak ve kötülükten kaçınmak için bunlardan biridir. Yarı insan ve yarı köpeğin bir tanrısı vardır, insanlar buna "köpek tanrısı" der. Örneğin, "Dağlar ve Denizler Kitabı" nda "Bei Shan Jing": "Şekli bir köpek ve bir insan yüzü, ... ünlü dağ ordusu gibi olan hayvanlar var." Han milliyetinin Çin'in geleneksel kültüründe, "Ejderha, Phoenix ve Ölçek Kaplumbağası" dört ruh olarak kabul edilir. Kadim köpeklere oolong ve beyaz ejderha denir. "Sou Shen Ji" dedi: "Zhang Ran'ın köpek adı oolong." "Materia Medica Özeti": "Köpeğin oolong beyaz ejderhası olduğu söyleniyor." Köpeklere ejderha muamelesi yapmak, köpeklerin "dört ruh" ile aynı maneviyata sahip olduklarını göstermektedir. Köpeklere tanrı olarak tapınma efsanesi ülkemizde daha yaygındır.Köpeklerle ilgili efsaneler kuzey ve güneybatı Çin'de, özellikle güneybatı Çin'deki Panyu efsanelerinde yaygındır. Altı Hanedanlar boyunca, kuzeydeki Orta Ovaların eşi görülmemiş bir kaosu güneye kaçtı ve güneydeki etnik azınlıklarla iletişim kurma fırsatına sahip oldular ve anekdot kayıtları olarak nefes nefese kalma efsanelerini aldılar. Güney Şarkı Hanedanı Fan Ye'nin "Han Han · Nan Man Chuan" kayıtları: "Gao Xin'in kraliyet ailesinde yaşayan ve kulak hastalığı olan yaşlı bir kadını vardı, onu aldı ve bir koza kadar büyük bir şey aldı. Köpeklerin beş rengi vardır ve bunlara Pan Pan denir. "Pan Pan Pangu'dur. Qing Hanedanlığı Su Shixue ve Xia Zengyou'daki bilim adamları, "Pangu tahta bir takunya sesidir. Pan Pan efsanesi Guo Xuan'ın Dağlar ve Denizler Üzerine Notları'nda ve Xuan Zhong Ji ve Gan Bao'nun Sou Shen Ji'sinde biraz farklı bir anlatıya sahiptir.Genellikle hepsi: Gaoxin zamanında, kaosta "Rong Wu" vardı. İmparator tarafından yetiştirilen Panyu adlı beş renkli bir köpek, düşman kampının derinliklerine gitti ve Gaoxin'in klanı için General Rongwu'nun ilk rütbesini aldı ve büyük başarılar kazandı, böylece imparator kızı karısı olarak aldı ve krallığı aldı. Bu efsane bugün Miao, Yao ve Dong gibi etnik azınlık bölgelerinde hala yaygın.
Totem ibadeti, klan ve kabile toplumlarından kaynaklanan eski bir bilinçtir, belirli hayvanlar ve bitkiler gibi bazı şeyleri kutsal kılan bir inanç biçimidir. Uzun zaman önce, bazı insanlar köpekleri totem olarak gördüler, örneğin, Mançu ve Hezhe halkları köpekleri koruma tanrıları olarak gördüler.Köpekler öldükten sonra onlara kalın bir cenaze verilmelidir. Birçok eski belgenin totem olarak köpeklerle "köpek mühür ülkesi" ve "köpek rong" kayıtları var. Guo Xun'un "Shan Hai Jing · Bei Bei Jing" ile ilgili notu da şunları söyledi: "Xi Pan Xun, Kral Rong'u öldürdü, Gao Xin güzel bir eşle evlendi ve eğitilemedi, ancak Doğu Çin Denizi'nde yüzdü ve üç yüz mil aldı. Feng Zhi, bir erkek bir köpek, bir kadın bir güzellik ve bir köpek fokları ülkesi. "" Nei Jing Jing "ayrıca şunları söyledi:" Bazı insanlar insanların yürüdüğünü söylüyorlar, Bo Ge, doğuda bir köpek mühür ülkesi var .... Köpeğe benzeyen ülke köpek gibidir. "Köpeğe benzeyen aile uzun bir tarihe sahiptir ve Xia Hanedanlığından beri Dongyi bölgesinde faaliyet göstermektedir. İlkbahar ve Sonbahar Döneminde Orta Ovaların doğu kısmında dağıtılmıştır. "Zuo Zhuan" ve "Tarihi Kayıtlar" da "Inuqiu" isimleri vardır. "Dağlar ve Denizler Kitabı" diyor: "Sarı İmparator Miao Long'u doğurdu, Miao Long Wu Ming'i doğurdu, Ming Wu Sheng bunu açıkça ortaya koydu ve beyaz bir köpeğin köpekler için bir ahırı olduğunu açıkça belirtti." “Bu, totemleri olarak köpeklerle Orta Ovalara giren ilkel insanların Huaxia klanlarıyla çok yakın bir ilişkiye sahip olduklarını gösteriyor. Totem ibadetinin köpek kültürü için temel oluşturduğu ve köpek kültürü için önemli bir büyüme noktası olduğu söylenebilir.







28 Aralık 2019 Cumartesi

HİTİT MİTOLOJİSİNİN BAŞLICA TANRI VE TANRIÇALARI


HİTİT MİTOLOJİSİNİN BAŞLICA TANRI VE TANRIÇALARI ile ilgili görsel sonucu


HİTİT MİTOLOJİSİNİN BAŞLICA TANRI VE TANRIÇALARI



Hittitlerin yerel kült merkezlerinde çeşitli ayinler düzenledikleri pek çok tanrı ve tanrıçaları vardı.
Panteonda tam bin tanrının olduğu bizzat Hititler tarafından çeşitli vesilelerle belirtilmiştir. Ancak
şimdiye kadar çivi yazılı metin ciltlerinde altı yüzün üzerinde tanrı ismi ortaya çıkarılmıştır. Bunlar
Mezopotamya, Hatti, Hurri, Luwi ve Pala orijinli tanrı ve tanrıçalardır.
Yukarıda da görüldüğü üzere Kumarbi ve Ullikummi efsanelerinde Hurrili tanrılar, Kaybolan Tanrı
Efsanelerinde ise Hattice tanrılar yoğunluktadır. Hitit mitolojisinde geçen tanrı ve tanrıçaların listesini
şöylece sıralayabiliriz.
Alalu
Eski zamanlardan beri gökyüzünde kral olan bu tanrı, Mezopotamya kökenlidir ve gökyüzünde dokuz yıl
boyunca kral olarak kalmıştır.
Anu
Mezopotamya kökenli olup Teşup’un ve Taşmişu’nun babası ve tanrıların ikincisidir. Alalu gökyüzünde
kral iken Anu da bu tanrıya sâki olarak hizmet etmiştir. dunyadinleri.com Alalu’yu yendikten sonra onu yeraltına
göndermiştir. Tam dokuz yıl boyunca kalacağı gökyüzü tahtına oturmuştur.
Bu arada Kumarbi de kendisine sâki olarak hizmet etmiştir. Ancak Anu’nun Kumarbi’ye karşı savaş
açması üzerine Kumarbi, Anu’nun peşine düşmüş, Anu’nun erkeklik organını ısırmış ve onu yutmuştur.
Aranzah (Dicle Nehri)
Anu ve Kumarbi’nin çocuğu, Fırtına Tanrısı ve Taşmişu’nun erkek kardeşidir.
Aştapi
Hurrice Savaş Tanrısı’nın adıdır. Sumerce karşılığı ZABABA, Hattice karşılığı ise Wurunkatte (Ülkenin
Kralı)’dir.
EA
Eski tabletlerin muhafızı olan ve iki yüzlü olarak omuzlarından fışkıran sularla oluşmuş bir nehir ile
betimlenmiştir. Eski Hitit Dönemi belgelerinde geçmemesine rağmen MÖ 14. Yüzyıl siyasi
antlaşmalarında görülür. Bu tanrının veziri İzzummi (Uşmu) ve karısı ise Damkina’dır.
Mezopotamya’da bereketi temsil eden bu tanrı, Hurri mitlerinde Bilgeliğin Kralı olarak anılmış ve MÖ 1.
bin yıla kadar işlevini sürdürmüştür. Ayrıca Yazılıkaya açık hava panteonunda EA, sırasıyla Teşup,
Taşmişu, Kumarbi, İştar-Şauşga ve hizmetçileri Ninatta-Kulitta ile beraber listelenmiştir.dunyadinleri.com
EREŞ.KI.GAL
Fırtına Tanrısı’nın annesidir ve antlaşma metinlerinde sıkça görülen bu tanrıça mitolojide karanlık
toprağın açılması ile yeraltından Fırtına Tanrısı’nın geri getirilmesi konusunda önemli bir rol oynar.
Gökyüzünün Güneş Tanrısı
Akadçadan Hitit panteonuna geçmiş olan bu tanrı, adaletin temsilcisidir ve bazen bütün tanrıların kralıdır.
Hannahanna
Eski Hitit Dönemine tarihlendirilen Kaybolan Tanrı Efsanelerinde, kaybolan tanrıların aranmasını isteyen
ve Tüm Tanrıların Annesi ya da Büyükanne unvanına sahip tanrıçadır. Bu tanrıça Gulşa, MAH ve
NIN.TU ile de eşitlenmektedir.
Mitolojide Telipinu kaybolduktan sonra Fırtına Tanrısı bu tanrıçaya şikâyette bulunur. Bunun üzerine
Hannahanna, Fırtına Tanrısı’nı Telipinu’yu bulmaya gönderir ve onu bulamayınca bu kez Hannahanna
arıyı sevk eder. Ondan, onun el ve ayaklarını sokmasını, gözlerini ve ayaklarını balmumu ile
temizlemesini ister.
Hannahanna, Fırtına Tanrısı’na, Telipinu ile Deniz Tanrısı’nın kızı ile evlenmesi sırasında başlık
parası (kuşata) ödemesini salık verir. Aynı zamanda, bu tanrıça da diğer tanrılar gibi kaybolur. O
gittiğinde, insan ve hayvanlar yavrularıyla ilgilenememiş, sığır ve koyunlar gebe kalamamıştır.
Hepat
Fırtına Tanrısı’nın eşi, Tanrıların Kraliçesi olarak bilinen bu tanrıça, kutsal hayvanı arslan üzerinde
betimlenmiştir. Aynı zamanda bir boğa vücudu üzerinde insan başı ya da çift insan ayağı ile gösterilmiş
ve Teşup’un Boğası olarak tanımlanan Tanrı Şarruma’nın da annesidir.
Hapantaliia
Hatti kökenli bir tanrı olup Güneş Tanrısı’nın çobanıdır.
Hedammu
Tanrıları ve insanları yıldıran bir deniz canavarıdır.
İlluianka
Efsanede Fırtına Tanrısı, Kişkiluşşa şehrinde yılan İlluianka ile dövüşmüş ve ona yenilmiştir. Bunun
üzerine Fırtına Tanrısı tüm tanrıları yardıma çağırmış ve Tanrıça İnara’dan bir festival düzenlemesini
istemiştir. Festival düzenlenmiş, İlluianka ve çocukları festivalde tıka basa yemişlerdir. Ölümlü Hupaşiia
bir ip ile onları bağlamıştır. Fırtına Tanrısı da onları öldürmüştür.dunyadinleri.com
İmpaluri
Kumarbi’nin elçisidir.
İnara
Fırtına Tanrısı’nın kızı ve vahşi hayvanların tanrıçasıdır. Hatti kökenli bir tanrıça olup, Eski Hitit
mitlerinde görülür. Hititçe innaru- kelimesi ile sıkı bir ilişkisi olan bu tanrıça, LAMA ile eşitlenmiştir.
Kamruşepa
Büyü tanrıçasıdır. Bu tanrıçanın Hattice okunuşu Kattahziwuri’dir.
Kaşku
Ay Tanrısıdır.
Kuababa
Ana Tanrıça’dır. Hitit öncesi dönemde de baş tanrıçadır. Hurri panteonununda da görülen bu tanrıçanın
kült merkezi Kargamış’tır. Bu tanrıça Phryg ve Roma döneminde de Kybele olarak panteondaki yerini
almıştır.
Kumarbi
Hurililer tarafından Bilge Kral ve Tanrıların Babası olarak nitelendirilmiş ve tanrılar arasında üçüncüsü
sırada kabul görmüş bir Bitki Tanrısı’dır. Aynı zamanda Mezopotamya kökenli EN.LIL ve Dagan ile
eşitlenir. Kült merkezi Kuzey Mezopotamya’daki Urkiş şehri olan Kumarbi, elinde bir asa taşır.
Mitolojide Kumarbi kendisinin Tanrıların Babası olarak kalması için, Deniz Tanrısı’na, elçisi
İmpaluri tarafından haber gönderir. Deniz Tanrısı onun için bir ziyafet verir. Bu arada Kumarbi’nin
kayası Ullikummi doğar.dunyadinleri.com
Lama
Geyikle sembolize edilen ve Kırların Tanrısı olarak kabul görmüştür.
Mukişanu
Kumarbi’nin veziridir.
Ninatta ve Kulitta
Mitanni krallığında “Ülkenin ve Gökyüzünün Sahibesi” unvanı ile anılan Şauşga’nın hizmetçileridir.
Şauşga
Bir arslan üzerinde kanatlı bir kadın formunda betimlenmiş bu tanrıça, Teşup’un kız kardeşidir. Ninive
şehri ile ilgili olarak geçen bu tanrıça, Kenan mitindeki Baal’ın kız kardeşi Anat-Aştarte ile aynı
görevlere sahiptir. İlk defa III. Ur Sülalesi döneminde görülen bu tanrıça MÖ. 8.yüzyılın sonuna kadar
işlevini sürdürmüştür.
Takitiş
Tanrıça Hepat’ın hizmetçisidir.
Taşmişu
Fırtına Tanrısı’nın veziri ve erkek kardeşidir. Bu tanrının Hititçe okunuşu Savaş Tanrısı olan
Şuwaliiat’tır.
Telipinu
Kaybolan Tanrı Efsanelerinin baş aktörü olan tanrıdır. Fırtına Tanrısı’nın ilk çocuğu olan Telipinu, tohum
ekmek, tarlaları sürmek, sulamak, ürünü yetiştirmek ve hasat gibi eylemleri içine alan bir tarım tanrısıdır.
II. Murşili’nin veba dualarında: “Sen Telipinu ulu bir tanrısın. Senin ismin isimler arasında uludur ve
sen tanrılar arasında ulusun.” şekliyle övülür.
Mitolojide Telipinu hiddetlenerek bozkırda kaybolur ve beraberinde ülkedeki bolluk ve bereketi de
götürür. Bunun üzerine tanrıları, insanları ve hayvanları açlıkla tehdit eder. Hannahanna’nın arısı
Telipinu’yu bulur. Onun el ve ayaklarını sokar. Gözlerini ve ayaklarını balmumu ile silerek onu temizler.
Bu duruma daha da kızan Telipinu, nehirlere büyük bir hasar verir.dunyadinleri.com
Teşup
Mitolojide kaybolan Fırtına Tanrısı’dır. Bu tanrının Hattice okunuşu Taru olup eşinin adı Wurunkatte’dir.
Bu tanrı Luwice tarhunt- şeklinde yazılmıştır.
Öfke, hiddet ve küskünlük içinde karanlık toprağa giden Fırtına Tanrısı, Arinna şehrinin Güneş
Tanrısı, EREŞ.KI.GAL ve Wuruntemu’nun yardımı ile geri getirilir. Ayrıca Fırtına Tanrısı, oğlu
Telipinu’nun kaybolması ile umudunu yitirir ve Güneş Tanrısı’na şikâyette bulunur. Hannahanna’dan ise
onu bulmasını ister.
Aynı zamanda Teşup, mitolojide Kuzey Mezopotamya’da bulunan Kummiia şehrinin Kralı,
Gökyüzünün Kralı ve Hatti Ülkelerinin Beyi olarak da anılmaktadır. Tanrıların en büyüğü olan bu tanrının
eşi Hepat’tır. Onun oğlu Şarruma ve Nerik şehrinin Fırtına Tanrısı’dır. İki dağ tanrısı üzerinde sakallı bir
kişi tarafından temsil edilen Fırtına Tanrısı elinde bir asa tutar. Aynı zamanda bu tanrı hem savaşı ve hem
de zaferi simgeler. Onun kutsal boğalarından birinin adı Şeri ve diğeri Hurri (ya da Tella)’dir.
Ullikummi
Kumarbi’nin oğludur.
Upelluri
Grek dünyasında Atlas’a benzeyen ve Hurri kökenli dev tanrı olup yeraltında oturmakta ve omuzları
üzerinde de yeryüzü ile gökyüzünü taşımaktadır.

Kore Mitolojisi








Kore Mitolojisi

Kore mitolojisi, Kore yarımadasından gelen ulusal efsanelerden ve halk hikayelerinden oluşur. Kökeni Şaman dini, Budizm, Çin mitleri, Konfüçyüsçü ve Taocu efsane ve mitlerin karışımıdır. Efsaneler bölgelere göre büyük değişiklik gösterebilir, hatta ülke içinde bile. Jeju adasındaki insanların yaşayış biçimi Kore’de yaşayan insanların yaşayış biçiminden bile farklı, bu yüzden mitler farklı şekillere dönüşebiliyor. Şaman dini, animizm ve Muism Kore insanının din hayatı için asıl kaynaklardır.
Kore tarihinde Şaman dini baskındı çünkü Kore sık sık Baekje, Silla ve Goguryeo gibi küçük alanlara bölünmüştü ve efsane ve mitler bu bölgelere göre küçük değişikliklere uğramıştı. 3-4. Yüzyılda Budizmin gelmesiyle mitler ve yerli din değişmeye başladı. Neo Konfüçyüsçülüğün de gelmesiyle şamanlar devlet tarafından öldürülmeye başlandı ve yerli din bastırıldı. Çoğu efsane ya değişti, ya da diğer efsanelere karıştı.
Kore Şamanizmi
Kore şamanizmi Koreli insanlar üzerin de büyük bir etkisi vardır, yer altı dini olarak düşünülmektedir. Bunda efsanelerin de oldukça büyük bir etkisi vardır. Şamanizmin başlangıcın da genellikle erkekler kuşlar ve kadınlar genellikle balık ya da kara hayvanlarıyla bağdaştırılıyordu. Örneklenirse çoğunlukla Samguk Yusa da erkeklerin dönüştürülüp kuş olduğu ve hikayeler de kadınların su ya da balık olduğu görülür. Örneğin ilk tanrıça Yuhwa’ nın bir su perisi olduğu söylenir. Ama Haemosu’nun bir gök tanrısı olduğu söylenir. Kim Suro ile ilgili masal da rakibini kuşa dönüştürdüğü söylenir, ama eşinin Heo Kwang Ok denizden tekne ile geldiği ifade edilmiştir. Samguk Yusa da görüldüğü üzere Üç Krallıklar dönemi boyunca süregelmiştir.Dağların da genellikle kutsal olduğu söylenir ve sık sık da efsaneler de , efsane ve masallar da görülür. Krallar genellikle dağların en üstüne(Zirve) gelip dağların tanrısı ve hatta dağ ruhları olarak adlandırılan Sanshin’ e tapmıştır.
Kozmoloji(Evren Bilimi)
Yeni dinlerin ülkeye gelmesiyle(Yayılmasıyla) ve yavaş yavaş ortama uyum sağlaması Kore kozmolojisini (Evren Bilimi) zaman içerinde değiştirdi. Aynı zamanda daha eski mitoloji de görülen bölgesel farklılıkları birleştirerek ülke de daha büyük yeni olan mitolojiyi meydana getirdi.
Üç krallık dönemi döneminin tarih öncesinden itibaren, Korelilerin cennet ve cehenneme inanmadıkları düşünülüyordu-onlar “Sonraki Yaşam’a” inanıyordu ve onlar için bunun daha iyi ve özel yeri bir önemi vardı.Belirli bir zamanda değil, ama krallık döneminde yayıldı.(Çıktı)
Sanshin, Bonhyasin ve generallere genellikle Tanrılar olarak ibadet etmişler ve birçok mit ve efsane de yer almıştır. Aynı zamanda birçok hayvanın, özellikle konuşan hayvan efsaneleri denilen Ungnyeo’ya örnek “Ayı Kadın”, bir ayının insana dönüşmesini anlatır.
Bu basit ortak noktalara rağmen, din ve mitler bölgelere göre çok değişiklik gösterir. Hae Mosu, Jumong ve Yuhwa Goguryeo’nun tanrıları vardı, ama Koenegitto, Seolmundae, Koeulla, Puella ve Yangeul Jeju adasında Büyükanne(?) vardı. Her bir krallık ve bölge kendine has ibadet etme biçimine sahipti.
Budizmin gelmesiyle birlikte bu durum değişmiş, Budizmin aksine geleneksel uygulamaları benimsenmiştir. Bununla birlikte bir ara 4.-5. yüzyılda ahiret inancı dahil olarak cennet tanımını kazandırmış, cehennemin ve cehendemden farklı düzeylerde inançlar değişmiştir. Bu bölgelere şimdilerde Iseung, Yongwangguk, ve Jeoseung denmektedir. Diğer iki krallıktan da belli belirsiz bahsedilmiş; Ok Hwang, gökyüzünde ve Jihaguk, yer altında yer aldığı belirtilmiştir.
Koreliler bu dünyayı Iseung gibi ölümlü olarak görmüş, anlamdırmışlardır. Gashin de bulunan evde ; birçok Bonhyangshin(Köy Tanrıları)ve Josangshin (Atalardan kalan Tanrılar)yanı sıra Sanshin “Dağ Tanrıları” ev sahipliği yapmaktadır. Şeytani ruhların(Gwishin), Mongdal(Evlenmemiş erkek ruhlar) ve Songaxi (Evlenmemiş kadın ruhlar)Dokkaebi de bulunur ayrıca bölgedeki ruhları eski yollarla entrikalarla ele geçirirler. Bazı Tanrılar düzenli olarak kendi içinde arka planda kalır; bu arada Chasa elçi Tanrılar yer alır. Bunlar arasında Jeoseung Chasa,ölümle ilgisi olan, en çok ölümle alakalı özellikleri olan mitler; Okhwang Chasa da Seongju Puli Cheonha Sarayı Hwanguyangssi kahraman olan; ve Tanrılara örnek Choribdongi ve Gunung Bonpuli’nin zaman zaman denizleri aştığı söylenmiştir.
Yongwangguk denizaltı kırallığı, Yongwang okyanusun beş Tanrıları tarafından işgal edilmiş; adları doğuda Gwangdeok, güneydeki Gwangli, batısındaki Gwangtaek ve kuzeyde Gwangyeondur. Bu Tanrılar birbiriyle evlenebilirler; örneğin Samseung Halmang Bonpuli bölgesindeki Gwangtaek’in kızı Gwangdeok evlenmiştir. Ayrıca Yongwangguk da çok savaş olmuş; Gunung Bonpuli bölgesinde Gwangtaek Gwangdeok’un ordusu tarafından öldürülmüştür.
Jeoseung Karanlıklar ülkesi Yeoldaewnag Tanrılar tarafından yönetilir. Yeoldaewang farklı cezalar uygular; Jingang parçalayan günahkarların, Sogan bir demir tencere de günahkarları yakar, Songye günahkarları kırbaçlar ve onları sürgün eder ve Ogan kutsanmış ateşe sunar dayanabilenler çırılçıplak bir halde soğuk ve buzlu bölge üzerinden geçirilir.
Sınıflandırma
Yalnızca aynı derece de saygı duyulan birkaç uzman, tüm Kore de Tanrıların eşit derece de kendi alanın da saygı duyulduğunu belirtmiştir. Onlar insanların hayatlarında ki sorunları çözmek için var oldu çünkü Koreliler eşit şekilde tüm Tanrıları incelemiştir. Bu nedenle, sözlü Kore efsanelerini daha iyi anlamak amacıyla, gündelik yaşam koşullarında oluşabilecek sorunların çeşitlerini belirlemek gerekir.
Kore efsanelerinde hikaye kahramanı olan Tanrı canlandırdığı role odaklanır. Buna uygun olarak, Kore efsanelerin de Tanrıların rolünü Choi açıklamıştır.
Bunun yerine, Kore Halk Kültürü Büyük Ansiklopedisi üç grupta Tanrıları sınıflandırmıştır; Şaman Tanrıları, Köy Tanrıları ve Gashin ya da Ev Tanrıları olarak.
Yaratılış Efsaneleri
Yerin ve göğün ayrılması, Güneş’in yaratılması, Ay ve Yıldızlar, ateşin ve suyun kaynağı, giyecek ve yiyecek kaynağı, insanların doğuşu ve bu Dünya da ve yeraltı(Dünyası) üzerinde mücadeleleri sistematik olarak düzenlemektedir ve mitolojik felsefenin özünü iyi ifade edebilmek için efsaneler sunulur.
Yaratıcısı Tanrı ve insanlarla doğrudan bağlantısı olan bu efsaneler, diğer yarımada efsaneleriyle karşılaşrırıldığı çok nadir görülür. Ancak, geride kalan 3 tane efsaneleri vardır; Hamheung ve Changsega, Seul Sirumal ve Jeju Adası Cheonjiwang Bonpulidir.
Ansızın, Tanrı Mireuk Seokga’yı ele geçirmek için 3 sefer düzenledi. İlk mücadele olarak Doğu Denizinden ipler gerdirip Seokga gümüş halatı kırdı ancak Mireuk’un altın halatını alamadı. Böylece Mireuk zaferini ilan etti.
Diğer Efsaneler

Kore Yaratılış Efsanesi 
Başlangıçta dünya yoktu. Tanrı Yul-ryeo vardı ve tanrıça Mago belirdi. Yul-ryeo, Mago ortaya çıktığında öldü. Mago iki tanrıça doğurdu. Gung-hee ve So-hee. Onlarda cennetin iki kadın ve iki erkek çocuklarını doğurdular. Cennetin insanları ortaya çıkınca Yul-ryeo tekrar canlandı ve bu sayede gökyüzünü, yeryüzünü ve okyanusları yarattı. Beraberinde Chi (ruh), ateş, su ve toprak yaratıldı. Bu dört element karışıp bitkileri, çiçekleri, kuşları ve hayvanları oluşturdular. Mago, Yul-ryeo ile kalmaya karar verdi ve onların bedenleri dünyayı oluşturdu. Cennetin insanları da cennetin kalesi olan Magoseong’da yaşamaya başladılar. İnsanın Gelişi Cennetin dört erkeği kaleyi korumakla görevliydi. Bunlar Gungwee’nin oğulları Cheong-gung ve Hwang-gung ile Sohwee’nin oğulları Hukso ve Baekso’dur. Bunlar dört cennet kadınıyla evlidir ve 12 çocukları vardır. (insan soyunun ataları) Bu soy yeryüzü sütü içerlerdi. Bu süt sayesinde asla ölmezler, güçten düşmezlerdi. Bu şekilde 10,000 yıl yaşabiliyorlardı. Bu uzun yaşam yüzünden zamanı geldiğinde Dünya Sütü’nün (Jiyu) bütün cennet halkına yetmeyeceğini gördüler. Bunun üzerine Baekso (Jiso) kendi hakkından feragat etti. (Başka bir efsanede sıranın çok uzun olduğu bu yüzden içemediği söylenir.) Sonunda dayanılmaz bir açlık hisseder ve kendini öldürmeye karar verir. Yüksek bir kayalığa çıkıp atlayacakken üzümleri görür ve bunlarla açlığını bastırır. Üzümleri tattığında 5 tat alır. Bunlar ekşilik, acılık, baharat, tatlılık ve tuzluluktur. Bu olaya “5 tat olayı” denir. Jiso geri döner ve bulduklarını halkına anlatır. Onlarda üzümlerden yerler ama değişmeye başlarlar. Dişleri büyür, ayakları ağırlaşır, derileri kalınlaşır, tükürükleri zehire dönüşür ve kusarlar. Çünkü yaşamları artık saf değildir. Bu değişimden Jiso’yu sorumlu tutarlar ve onu suçlarlar. Jiso ve ailesi orayı terk etmek ister ama Hwang-gung (4 muhafızdan biri ve Korelilerin atasıdır) tekrar saf hale gelmek istiyorlarsa Dünya Sütünden içmeleri gerektiğini söyler. Dünya sütünü içenler saflaşır ama büyük bir fırtına kopar ve kale yıkılır, cennet halkından bazıları boğulur, Dünya sütü temelleri sarsılan kale yüzünden kirlenir ve oradaki halk açlıkla karşı karşıya kalır. Kalanlar ne yapacaklarını bilemezler çünkü yiyecek hiçbir şey yoktur. Açlık o kadar ağır basarki bırakın üzümleri, buldukları bitkileri hatta hayvanları bile yemeğe başlarlar. Hwang-gun, Mago’ya gider ve ona affedilmesi için yalvarır. İnsanlar tekrar saf oluncaya kadar dinlenmeyeceğine dair yemin eder. Bu yeminden sonra Mago ona üç değerli cennet hediyesi ve büyük bir bilgelik verir. Hwang-gun diğerlerini de alarak dünyaya gelir. Onlara tarımı öğretir ve her bir lidere cennet hediyelerinden birini verir onlarda farklı yönlere giderek dünya insanlarına dönüşürler. Cheong-gung : Doğu’ya gider ve Çin’i kurar. Baekso : Batı’ya gider ve Avrupa ve Orta Asya halklarını oluşturur. Heukso : Güney’e gider. Bugünkü Hindistan ve Güneydoğu Asya halklarını meydana getirir. Kore’nin Kurulması Hwang-gung’un 3000 taraftarı vardı ve onlar sert kuzeye gittiler. Buraya Cheonsanju “Tanrısal Dağların Toprakları” dediler çünkü burası soğuk ve tehlikeliydi. Hwang-gung’un bir amacı vardı tekrar saf olmak istiyordu. Hwang-gung namusu üzerine yemin etti ve sonraki 1000 yıl ateşe ve güneşe hükmetti. (Bu onun cennette aldığı hediyeydi) Sonunda kendi kişiliğini saf hale getirdi. En büyük oğlu Yuin’e cennetin hediyesini verdi ve ona krallığı iyi yönetmesini söyledi. İki küçük oğluna yönetebilecekleri birer eyalet verdi. Sonra Cennet dağına geçip, Yul-ryeo’a suçsuz olduğunu sık sık hatırlatması için bir kayaya dönüştü.

Kore’nin Kuruluşu
Hwang-gung üç binden fazla takipcisiyle ve tek başına zor koşullara sahip soğuk ve tehlikeli olan Kuzey’e ” Cennet Dağı’nın olduğu Topraklara” Cheonsanju denilen yeri aramaya gitti. Çünkü o bir kez daha arınma amacıyla bunu yapmıştı.Ülkeye geldiğinde, Hwang-gung saflığını kazanmak (Arınmak İçin) yemin etti.
Su Efsaneleri
Kore’de kayıtlı üç adet su efsanesi vardır. Kardeşler arası evlilik efsanesi olarak, insanoğluğunun devasa bir sele kapılması hayatta kalan kardeşlerin evlenerek varlığını devam ettirdiği rivayet edilir.
Dolayısıyla, Namu Doryeong ve erkek çocukları Crone’nın iki kızı ile evlendi, ve insanlığın sonra ki ırkını oluşturdu.
Yeraltı Efsaneleri
Bu efsaneler de unutulmaması gereken en önemli şeylerden biri de Yeraltı Dünyasının kişinin ölümden sonra ki zamanda kontrolünde olduğudur. Başka bir deyişle insanlar öldükten sonra Yeraltı Dünyasına gideceklerdir. Aynı zamanda da Yeomra Yeraltı Kralı’nın , ölümlü Dünya da bir subay tarafından ele geçirilecektir.
Diğer efsanelerde ise, kahramanın ölümü hilelidir. (Şüpheli)Bu konu Kore genelinde evrensel olup ve Hwangcheon (Kuzeydoğu Kore) Honshi, (Güneybatı Kore) Jangja Puli,(Jeju Adası) Samani Bonpuli ve Genel Sineui (Güneydoğu Kore) efsanesinde de görünür. Bu hikayelerin çoğun da, kahraman ölümünde hile yapmak için ölüm Tanrılarına rüşvet verir.
Doğum ve Tarımsal Efsaneler
Doğum efsaneleri iki ana unsurdan oluşur doğum ve tarım.Üreme sırrı ve imkanı sadece kadınlarda olması nedeniyle doğum efsaneleri kadınlarla daha yakın ilişkilidir.Dolayısıyla doğum efsanelerini anlamada önemli anahtar kelimeler, doğum, tarım ve kadınlardır.
Jacheong Bi evden kovalandı çünkü o birini öldürmüştü ve kendisinin kayıp dokunmuş elbisesi Mun Doryeong düğünün de bulunmuştu. Elbise de adı yazılıydı ve Mun Doryeong Jacheong Bi ye geri verdi(Elbiseyi) Ancak Jacheong Bi onu takip eden Mun Doryeong ‘a bir iğne sapladı.
Jacheong Bi Mun Doryeongla karşılaştı ve onunla birlikte cennete girdi. Ancak Mun Doryeong Cennetin hükümdarı Kral Seosu’nun kızıyla evlenmeye söz vermişti. Mun Doryeong’un babası, Kral Munseon, iki kadından birinin yanan bir bıçakla çapraz izi olanın Mun Doryeong eşi olabileceğini söyledi. Seosuwang kızı bunu reddetti, ama Jacheong Bi köprüden geçti. Sonrasında onun menstruasyon (Adet) kanamaları başladı.
Şamanlar Hakkında Olan Mitler
Çoğu Kore Halkbilimi şaman olarak adlandırılan kişinin Kut’u şamanist denilen törende aktardığı söylenir. Şamanlar bu nedenle efsaneleri yaymakla sorumludur. Şamanlar küçümsenen sosyal sınıfa dahil olduğundan bu yüzden onların kutsal hikayeler, efsaneleri yaymakla görevli olmaları oldukça ilgiçtir. Şaman efsanelerinin kökenin de bu sorunun cevabını bulabilirsiniz. Antik çağlarda, şamanlar toplum tarafından iyi görülen saygı duyulan kutsal bir sınıfaydı. Bu nedenle, şamanların ataları hakkında efsaneleri, şamanların kökenlerini anlatan efsanelerin olması gereken anlaşılabilir bir durumdur.
Hastalık Efsaneleri
Hastalık efsaneleri bize hastalığın her türlüsünü veren Tanrıların hakkındadır. Sonnimgut bu efsanelerin temsilcisidir. Sonnimne denilen 53 adet çicek Tanrısı vardır. Ancak Sonnimne yalnızca çiçek hastalığını değil uzun ömür ve başarı getirdiğine inanılır.
Gashin Efsaneleri
Ana maddeler: Gashin, Jowangshin, Teojushin, Munjeon Bonpuli, Nulgubjishin, Munshin, Cheukshin
Gashin evin sahipleri, odaları ve çeşitli nesneleri vardır. Aile üyeleri olarak efsaneleri Gashin’i ailesinin yok edilmesini önlemek üzerinedir..
Örneğin, Munjeon Bonpul, evin dışın da, Noiljadae (ya da kaynağa bağlı olarak kızının) kötülük tanrıçası olarak, Yeosan Buin öldürmesi ve yedi çocuğu da öldürmeye çalışması.Bununla birlikte Noiljadae’nin intihar planları yedinci oğlu, Nokdisaengin tarafından engellendiği zaman ve Yeosan Buin Hwansaengkkot çiçekler ile hayata geri döndü.
Kahraman Efsaneleri
Kore kahraman efsaneleri, diğer efsanelerle bütünleşmiştir.Örneğin, Chasa Bonpuli daha önce bir kahraman efsanesinin bir örneğinde bahsedilmiş; Bununla birlikte, aynı zamanda Yeraltı Dünyası’nı ilgili efsanelerle de ilgilidir, ve öyle kabul edilir. Chasa Bonpuli efsanesin de ölümcül Gangrim Doryeong Yeomra olarak bilinen , Yer altı kralı nı yakalayan ve kendi anavatanına getirdiği rivayet edilir.

Başka bir kahraman efsanesi de Cheonjiwang Bonpuli efsanesidir.Kahramanı, Daebyeol, Güneşi ve Ayı, onu çekerek yere indirmiştir. Ancak, Cheonjiwang Bonpuli kahramanı efsanesine kıyasla yaratılış efsaneleri daha fazladır.
Mitolojik Figürler
• Cheonjiwang – Dünyanın yüce hükümdarı, Daebyeol’’un ve Sobyeol’un babası.
• Daebyeol – Yeraltı Dünyası’nın yüce kralı. 10 Shiwang onun yardımcılarıydı.
• Sobyeol – Ölümlü Dünya’nın Yüce Kral’ı. Sobyeol ölümlülere hükmediyordu ama gücü Daebyeol’unkinden azdı.
• Queen Baji – Yeryüzü’nün Yüce Kraliçesi.Cheonjiwang’ın karısı, Daebyol ile Sobyeol’un annesi.
• Dae(soon)-nim – Ay, Güneş’in abisi.
• Hae(sik)-nim – Güneş, Ay’ın kız kardeşi.
• Cheonha Daejanggun – Köy’ün gardiyanı ve Cennet’in generali, Jiha yeojanggun’un eşi., Köy’ün girişine korkunç bir yüzle totem olarak koyulmuştur. Jiha yeojanggun – Köy’ün gardiyanı ve yeryüzünün generali, Cheonha Daejaggun’ın karısı. Köy’ün girişine yine korkunç ama feminin bir yüzle totem olarak kocasıyla birlikte koyulmuştur. Köy’ü kocasıyla birlikte koruyordu.
• Sanshin – Dağlar tanrısı
• Gashin – Evdeki birçok odanın ve eşyanın koruyucusu.
• Jowangshin – Bir Gashin ve ateş ile kalbin tanrısı.
• Teojushin – Bir Gashin ve yeryüzünün tanrısı.
• Nulgubjishin – Tahıl tanrısı.
• Cheukshin – Ek binanın tanrıçası
• Seongjushin – Asıl evin tanrısı; Gashin’in yüce lideri.
• Munshin – Kapı tanrısı.
• Oeyangganshin – cattle(hem sığır hem insan demiş ama sığır bence) ve atların koruyucusu.
• Cheollyung – Baharat kaplarının tanrısı
• Eobshin – Zenginliğin tanrıçası
• Samshin – Çocuk doğurmanın tanrıçası
• Yongwang – Denizlerin ejderha olmayan 5 Ejderha Kralı (genelde yaşlı bir adam)
• Ogushin – Prenses Bari ailesini canlandırdıktan sonra Ogushin olur. Jeoseung Chasa (ölüm tanrıları) ruhunu bedeninden çıkardıktan sonra, Ogushin onlara yeraltı dünyasında rehberlik eder.
• Honshi Seongin – 3 tanrı who avoided the Jeoseung Chasa ve fazladan 60 yıl yaşadılar. Çocukları hastalıklardan koruyorlar.
• Jeoseung Halmang – Çocuklara ölümü getiren tanrıça.
• Shiwang – Yeraltı dünyasının ölümü kendi bölgesinde sorgulayan 10 kralı.
• Yeomra – Shiwang’ın lideri.
• Sonnimne – 54 çiçek tanrısı. Sadece dört tanrının adı var; Gaxi Sonnim, Hoban Sonnim, Muban Sonnim, ve Cheolhyeon.
• Seonnyeo – Meleğimsi varlıklar. Cheonjiwang’ın kadın yüzbaşıları. Oneuli, ismi olan tek Seonnyoe.
• Juhseung Chasa – Ölümün tanrıları. Geleneksel üç, bu tanrılar ölü ruhları biçiyor. Bir insanın adını üç kez okurlarsa, o kişi ölür. Liderleri, yeraltı dünyasının kralı Yeomra’yı yakalayan Gangrim Doryeong. Yüzbaşılar Hae Wonmaek ve Yi Deokchun. Ayrıca, Hwadeok Chasa ateşten dolayı ölenleri biçiyor. ( reap diyor biçmek yerine, ben de ne uygun olur bilemedim hep biçmek yazdım o yüzden.). Yonggung Chaasa denizde ölenleri biçiyor, Danmul Chasa kuyuda boğulanları alıyor ve Tuseok Chasa taş ya da kaya yüzünden ölenleri biçiyor.
• Sosamshin, İnek doğumunun tanrıçası
Olağanüstü Varlıklar
• Chollima
• Yakcha
• Chollidongigae, Manlidongigae: Günde 500 km, 5000 km yol giden köpek. (Cümlenin aslı Dogs who goes 1000li a day, 10000li a day, li 0.5 km demekmiş Çincede bende hesaplayıp yazdım)
• Baeksaseum: Günde 2500 km koşan beyaz geyik. (ak geyik diyince daha güzel oluyo bence )
• Geumsaseum: Baekdu Dağı’nda yaşayan altın geyik.
Yokwe (Canavar)
• Kumiho (구미호) – Güçlü ilüzyon ve lanet yapabilen 9 kuyruklu tilki.
• Bulyeowoo (불여우) – 100 yıldan fazla yaşamış, kadın olarak gizlenen bir tilki.
• Dokkaebi (도깨비) – spirits who keep clubs and enjoy mischievous tricks. Çoğunun sihirli güçleri olduğuna inanılıyordu.
• Imugi (이무기) – Ejderhanın bir önceki hali. 1000 yıl çalıştıktan sonra, ejderhaya dönüşebiliyor.
• Samjokgu (삼족구) – 3 bacaklı köpek. Gumiho’nun kılık değiştirmiş hali olduğu düşünülür.
• Bulgasari (불가사리) – Demir yiyen bir canavar.
• Kkangcheoli (깡철이) – Başarısız imugi.
• Haetae (해태) – Koruyucu ruh.
Gwishin (Hayaletler)
Gwishin’ler ölmüş insanların ölmüş ruhlarıdır.
• Mool-Gwishin 물귀신 suda ölmüş ruh
• Cho-nyo-Gwishin 처녀귀신 bir bakirenin ölmüş ruhu
• Mong-Dal-Gwishin 몽달귀신 evlenmemiş bir adamın ölü ruhu
• Dal-Gyal-Gwishin 달걀귀신 Yumurta kafalı(Dal-Gyal 달걀), gözü, burnu ağzı olmayan hayalet.
Gardiyanlar
• 3 Bacaklı Kuş
Kaynak : http://www.korea-fans.com/forum/konu-korean-mythology.html