20 Haziran 2020 Cumartesi

GARGOYLELER



Görüntünün olası içeriği: bulut ve gökyüzü

Görüntünün olası içeriği: açık hava

Görüntünün olası içeriği: ayakta duran insanlar, gökyüzü ve açık hava

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, açık hava

Görüntünün olası içeriği: açık hava


GARGOYLELER
Tarihleri binlerce yıl geriye uzanan, sanat tarihinin en tuhaf, gizemli, ürkütücü hatta korkunç örnekleri onlar. Gargoylelerden bahsediyorum... 36 örneği ve ardında yatan efsaneler ve sırlarla gargoylelere bir göz atalım.
Gargoyle, sözcüğü Fransızca "gargouille"den geliyor. Bu sözcük de Latince bir kökten kaynaklanıyor. Latin kökenli hemen hemen bütün dillerde "gırtlak" ve "yutmak" gibi benzer anlamlara sahip.
Bu kelimenin yansıma nitelikli olduğunu ve herhangi bir içeceği içerken çıkan "gurk gurk" sesinden geldiğini belirtelim.
Gargoyleler esasında "çörten" olarak kullanılan yapılar.
"Peki çörten ne?"
Çatıların çevresinde biriken yağmur sularını duvar temelinden uzağa akıtan, saçak kenarından dışa doğru uzamış oluklara çörten adı veriliyor.
Böylece gargoylelerin tabir-i caizse suları "yutan" ve açık ağızları aracılığıyla drenajı sağlayan heykeller olduğunu anlıyoruz.
Gargoyleleri -başta katedral ve kiliselerde olmak üzere- genellikle gotik yapılarda görüyoruz.
Gargoylelere Eski Mısır, Çin, Roma ve Antik Yunan mimarisinde de rastlanmasına karşın, özellikle orta çağ Fransa'sında yaygınlık kazanmış ve gotik mimarinin tipik özelliklerinden biri haline gelmiş.
Genellikle granitten yapılan bu grotesk (hem komik hem çirkin öğeleri bir arada bulunduran) oyma taşlar çok değişik şekillerde tasvir edilmiş.
Tabii işin bir de "efsane" kısmı var: 7. yüzyılda geçen bir ortaçağ efsanesine göre Le Gargouille adında ağzından alev fışkırtan bir ejderha her yıl Seine Nehri yakınlarındaki mağarasından çıkıp ortalığı yakıp yıkıyormuş.
Rouen'li köylüler de ejderhayı yatıştırmak için bir mahkumu kurban ediyorlarmış. Bir gün cesur bir rahip köylülere canavarın yok edilmesi karşılığında kilise yaptıracağını ve hepsini tekrar vaftiz edip günahlarından arındıracağını vaadinde bulunmuş.
Köylüler büyük uğraşılar sonucunda ejderhayı yakalamışlar ve başı-boynu hariç yakmışlar (Rouen'li köylüler bu yakma işine iyice alışmış olacaklar ki daha sonraları Jeanne d'Arc'ı da yakmışlar). Ejderhanın başını ve boynunu da kilisenin duvarına asmışlar. İşte gargoyle efsanesi buradan geliyormuş...
Efsanevi ve hayali yaratıklar, hayvanlar ve çirkin insan yüzleri de sıklıkla kullanılan Gargoyle figürleri arasında.
Hayvan figürlerinden en çok kullanılanlarından maymun, yedi ölümcül günahtan tembelliği simgeliyormuş. Yılan kıskançlığın, kurt açgözlülüğün, domuz öfkenin, keçi şehvetin simgesiymiş. Aslan çok kullanılmıyormuş ama kibrin simgesi niteliğindeymiş.
Köpek ise sadık bilinmesine karşın aç olduğunda evlerden yiyecek çaldığı için şeytana karşı savunmasızlığı temsil ediyormuş.
Peki gargoyleler neden bu kadar çirkin?
Ortaçağda okuryazarlık oranı düşük olduğundan görünüş son derece önemliydi. Dolayısıyla gargoyleler kiliselerde insanlara mesaj vermesi için kullanıldı.
Neydi peki bu mesaj?
Birer kötülük imgesi olan gargoyleler aracılığıyla kiliseye gelen insanlara onları bekleyenleri göstererek hesaplaşma gününün yakın olduğunu hatırlatmak ve dine bağlılıklarını sağlamlaştırmaktı.
Ayrıca bu yaratıkların varlığının - kötülüğe karşı eş derecede kötülük sunarak - kötülüğü kilise duvarlarının dışında tuttuğu düşünülmekteydi.
Gargoyleler, istenmeyen ruhları ve kötülükleri savuşturmak için nöbet tutuyorlardı. İnanışa göre gargoyleler geceleri insanlar uykuya daldığında canlanıyor, güneş doğduğunda tekrar taş hâline geliyorlardı.
Bazıları ise bu tuhaf eserleri sevmemişler ve putperestlik olarak değerlendirmişlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder