19 Mart 2020 Perşembe

MASON ÜÇGENİNİN KÖKENİ ENOCH

Fotoğraf açıklaması yok.


MASON ÜÇGENİNİN KÖKENİ ENOCH
“Hz. Adem’in altıncı kuşağından füruu olan
Jared’in oğlu Enok, rüyasında zirvesi göğe
kadar yükselen bir dağa çıktığını görür. Orada,
Allah, Enok’a kendi ismini terkip eden harflerin
üzerinde kazılı olduğu altından mamul bir
üçgeni gösterir, fakat bu ismi hiçbir zaman
telaffuz etmemesini emreder. Ancak bu isimin
nasıl telaffuz edileceğini Enok’un kulağına
fısıldar.
Bundan sonra Enok, birbiri üzerine inşa
edilmiş 8 kemerin altından geçerek 9. kemerin
altına gelir. Burada aynı altın üçgeni görür ve
yanına alarak Dünya’ya döner ve uyanır.
Bunun üzerine Enok, tufanın yakın olduğunu
bildiği için, yerin dibindeki mahzende rüyada
gördüğüne benzeyen 9 kemer inşa eder, kıymetli
taşlarla süslenmiş aynı üçgeni yapar ve akik bir
taşın içine yerleştirir ve rüyasında 9 kemerin
altında gördüğü bu harfleri bu üçgene yazar ve
bunu beyaz mermerden bir kaidenin üzerine
koyar. Bu 9 kemerin içine iki de sütun inşa eder:
bronzdan yapılmış birinci sutunun üzerine, o
zamana kadar bilenen sanatları ve masonluğun
aletlerini ve üçgene kazıdığı harfleri yazar.
Mermerden olan ikinci sütuna ise bu harflerin
nasıl telaffuz edileceğini, yani sessiz dört harfin
arasında kalan sesli harfleri yazar.
Tufan olunca, bu yerin altındaki mahzen de
sular altında kalır. Sular, mermer sütun
üzerindeki yazıları eriterek sildiği için kelimenin
nasıl telâffuz edileceği yine bilinemez. Sadece
bronz sütun üzerindeki harfler kalmıştır. Şu
halde kelimenin sessiz harfleri okunabilmekte,
fakat sesli harfleri bilinmediği için telâffuzu yine
mümkün bulunmamaktadır.
[...]
Mahzende bulunan iki sütunu bir defa daha
düşünelim; bronzdan yapılmış sütunun üzerinde
Enok insan tarafından kendi çalışması sayesinde
elde edilen bilgileri hakketmişti. Bunlar arasında
telâffuzu imkânsız kelimeyi teşkil eden harfler de
mevcuttu. Mermerden olan ikinci sütuna ise,
Enok Allah’ın kulağına fısıldadığı bilgiyi, yani
Kelime’nin nasıl telaffuz edildiğini yazmıştı. Şu
halde bu iki sütunu alttan ve üstten birbirlerine
bağlayan kemerler her iki kaynaktan gelen
bilgilerin birbirini tamamladıklarını da
remzederler. İşte 13. derecenin nihai öğretisi
burda saklıdır: dini inkâr eden ilim nasıl noksan
kalmaya mahkûmsa, ilmi inkâr eden din de
öylece noksandır ”.
“Enoş Royal Arch (Süleyman Tapınağı’nın
“Kutsallar Kutsalı” -Sanctum Sanctorumbölümünün
altındaki Kemerli ya da kubbeli
mahzen) versiyonuna göre özetle bu yapı Enoş
(yani Hanok veya İdris peygamber veya
Hermes) tarafından, gördüğü rüya üzerine,
Moriah Dağı’nda dokuz katlı yeraltı mabedi
şeklinde inşa edilir. Enoş, Adem’in oğlu Kabil
veya Kain’den gelen torunudur. Yapı bir kattan
diğer kata inilecek şekilde alt alta sıralanan
dokuz adet kemerden oluşur. Enoş, en dipteki
hücreye koyduğu mermer kaidenin üzerine
koyduğu Akik Küptaş’ın üzerine Enoşien
harflerle Tanrı’nın kutsal adı yazılı olan bir Altın
üçgen yerleştirir. Ayrıca Tufan olacağı
kehanetiyle Dünya’da mevcut bilgileri sifreli
olarak kotlarıyla birlikte iki sütun üzerine yazıp
bırakır. Bunların arasında Tanrı’nın adının
nasıl okunacağının şifresi vardır. Yeraltı yapısını
giriş kapısını, üzerini hamtaştan inşa ettiği
mabed içine saklar.
Ancak Nuh Tufanı ile kil sütuna yazılı şifre
kotları silinmiş olduğundan Kelime’nin nasıl
okunacağı bilgisi kaybolur ve unutulur gider.
Yapının üzerindeki mabed harabeye döner ve
giriş kapısı enkazla örtülür.”
“Mabedin bitmesinden sonra bazı masonlar
Tanrı’nın kutsal adını kendilerine öğretmesini
Hz. Süleyman’dan isterler. Ancak Hz. Süleyman
kendilerine Enoş harabelerinde
araştırmalarını öğütler. Orada araştırma
yaparken gizli girişe rastlar ve aşağıya inerler,
Kutsal İsim’in yazılı olduğu Altın Üçgen’i bulup
Hz. Süleyman’a götürürler. Hz. Süleyman
peygamber olduğu için Kelime’yi okuyup
bilmesine rağmen, okuyup öğretmeye mezun
değildir. Bulanları ödüllendirmek için RA
derecesini ihdas ederek onları Royal Arch
Masonu yapar.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder