29 Mart 2020 Pazar

İştar,



Görüntünün olası içeriği: 1 kişi

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi

Fotoğraf açıklaması yok.

Fotoğraf açıklaması yok.

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve sahnedeki insanlar

İştar,
Akad mitolojisinde bir tanrıçadır. Asur ve babil’in en gözde tanrıçasıdır. Sümer mitolojisindeki İnanna'dan türemiştir; İştar'a İnanna'nın Akad mitolojisindeki hali denilebilir. Kökeni kuzeybatı Semitik tanrıça Astarte'ye dayanır. İştar'ın Astarte, Anunit ve Atarsamain olarak da anıldığı olmuştur.
İnanna Utu/Shamash'ın ikiz kız kardeşi, Nanna/Sin'in kızıdır. Enlil'in dünyasında ilk doğan odur. Verilen ilk isimler Sümerce iken ikinciler Akadlar tarafından bu tanrılara verilen isimlerdir.
Tanrıça İştar Venüs gezegenini temsil eder. Bereket, aşk ve savaş tanrıçasıdır.
İştar'ın batı dillerinde kullanılan karşılığı, 'yıldız' anlamında 'star' (İngilizce), 'Stern' (Almanca)'dır. Batıda, haftanın her günü Güneş, Ay ve beş yıldız(bazıları aslında gezegen) ‘dan birine tapınılırdı.
İştar'ın simgeleri arasında bugün çok yaygın olarak kullanılan beş köşeli yıldız, gül (özellikle kırmızı gül), kalp sembolü, dikili tahta kazık, meşe ağacı ve meşe yaprağı (bol yapraklı ağaçlar) ve kırmızı rengi, 5 ve 50 sayıları bulunur. İştar yıldızı pentagram ayrıca, güneş çemberinin içinde ters çevrilmiş şekliyle satanizm’in bir simgesidir.
İştar'ın başkaca adları arasında Astarte, Aştoret, Artemis, İsis, Venüs, Kibele gibi çeşitli adlar bulunur.
İştar ilk başta Semiramis adıyla Nimrod'un (Marduk-Baal) eşidir. Daha sonra Semiramis dünyaya getirdiği oğlu Tammuz'un reenkarnasyon yoluyla ölen kocasının ruhunu aldığını iddia eder. Bu şekilde oğlu Tammuz'da en azından sembolik olarak kocası olmaktadır.
Kırmızı gül İştarı simgelerken, lale Baal ile ilgili bir simgeyi oluşturur. Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin gibi bazı efsanevi aşklar, batıda başka adlar da alarak, gerçekte Baal ve Astarti (İştar) aşkını simgelerler. İştar'ın rengi olan kırmızı ile, bir savaş tanrıçası olan İştar'ın kan dökülmesini sağlaması ve insanları çatışmalarda kurban etmesi simgelenir. İştar kuzey Zazaca'da Astare, güney Zazaca'da ise İştar olarak adlandırılır Türkçe karşılığı ise yıldız demektir.

Baal-Astarti (İştar) tapınması
Baal Babil'in baş tanrısı haline gelen Marduk'un bir diğer adıdır. Baal sözcüğü efendi, sahip, koca anlamlarını taşır. Baal için aynı zamanda Tammuz'da denir. Fırtına tanrısı olan Baal bitkilere yaşam veren yağmuru yağdırdığı için aynı zamanda bir bereket tanrısıdır. Baal aynı zamanda Tammuz adıyla güneş tanrısıdır. Baal, Tammuz ve Astarti bir üçlü olarak, üçü birden Marduk'un farklı görünümlerini oluştururlar. Bol yapraklı bir ağaçla ve odun bir kazıkla (Kutsal odun: Holy wood -> Hollywood) simgelenen İştar ise, bitkileri simgeler. Yaz geldiğinde ortadoğu bölgesinde yağmurlar kesildiğinden Baal'in öldüğü (öldürüldüğü) kabul edilirdi. (Tammuz yazın bir yaban domuzu tarafından öldürülür.) Ancak putperest inançlarda gerçek bir ölüm olmadığından, Baal'in bu dönemde bir yeraltı dünyasına gittiği inancı vardı. Tarımla geçinen insanlar için tarlalarından ürün almak, Baal'in İştar'la çiftleşmesine bağlıydı. Bu inanca göre ilkbaharda yeraltı dünyasından yeniden doğan Baal, İştar'la cinsel ilişkiye girerdi. Bunun tapıcıları için anlamı Baal'ın yağmur yağdırarak İştar'ı (bitkileri) sulaması ve bitkilerin böylece ürün vermesini sağlamasıydı. Bu olay her yıl gece ve gündüzün eşitlendiği Mart ayında kutlanırdı. Bu kutlamalarda yemek yenip şarap içilir, sonra da Baal ve İştar tapınaklarındaki kutsal kadın ve erkek fahişelerle seks yapılırdı. Bundan amaç Baal ve İştar'ı cinsel birleşmeye teşvik etmekti.
Baal ve İştar tapınmasının bir bölümü bunlara kurban sunulmasıyla ilgiliydi. Bu tapınmanın uygulayıcıları Baal için kurbanlar sunmak adına kendi küçük çocuklarını Baal putuna ateşte yakıyorlardı. Baal'in rahiplerine "Cahna" (Cahna -> Kahna -> Kahin) denirdi. Aslı "Cahna Baal" (Baal Kahini) olan "Cannibal" (Kanibal-yamyam) adı buradan doğmuştur.(?) Bu nedenle İştar'ın bir simgesi olan gül, Baal ve İştar tapınmasının kan dökücülüğünü vurgulamak için kırmızıdır. Baal ve İştar'ın aşkıyla ilgili başka simgeler arasında sarı, yeşil ve kırmızı renkler de vardır. Sarı renk güneş olarak Tammuz'u, yeşil renk bitkilerin sulayarak yeşermesini sağlayan Baal'ı, kırmızı renk ise savaş tanrıçası İştar adına dökülen insan kanlarını simgelemektedir.
Günümüzde Baal ve İştar'la ilgili tapınmalar Paskalya (Ostern), Nevruz bayramları şeklinde devam etmektedir. Kutlamalarda yer alan çörek, yumurta ve tavşan İştar'la ilgili olarak İştar'ın doğurganlığını (bitkilerin ürün vermesini) simgeler. Boğa Baal'i simgelerken, inek (kutsal inek) ise İştar'ı simgeleyerek tapınmalarda yer almıştır. Gül-Haç, Gülün Adı (film) sözcükleri de Baal ve İştar'la bağlantılıdır ve Gül İştar'ı kastederken, Haç ise Baal'in bir diğer adı olan Tammuz'un "T"'sinden gelen "haç" işareti olmaktadır. Pentagram (Beş köşeli yıldız) ise, güneş çemberinin (Tammuz) içinde İştar yıldızı olarak yer alır. İştar yıldızı Baal ile birlikte de kullanılır ve bu durumda beş köşeli İştar yıldızı, Baal'ın simgesi olan hilalin hemen yanında yer alır.
Baal ve İştar'la ilgili simgeler yaygın olarak siyasal, askeri, ticari, dinsel alanlarda ve cinselliğin söz konusu olduğu alanlarda sıklıkla kullanılan sembollerdir. Bu konudaki örneklerden biri, bir cadde üzerinde Holywood yıldızlarının adlarının içine yazıldığı beş köşeli yıldız simgeleridirler. Bazen beş köşeli yıldız baş aşağı ters çevrilerek resmedilir. Bu şeklin adı Bafomet'tir. Beş köşeli yıldız sembolünün ters çevrilerek Bafomet olarak kullanılmasıyla, normal şekilde pentagram olarak kullanılması arasında en önemli fark, pentagramda anlamların açık, diğerinde ise saklı olmasıdır. Bafomet'te savaş ve kötülük sözcükleri aynı şekilde açıkça savaş ve kötülük anlamlarını taşırken, düz sembol pentagramda bunun tersi olan sözcükler aynı anlama gelir. Buna göre, güneş çemberinin içinde üstte bulunan tek köşesiyle duran İştar yıldızı (pentagram) söz konusu olduğunda, barış ve iyilik sözcükleri saklı anlamlarıyla tam tersi savaş ve kötülük anlamlarını taşırlar. Bu şekilde İştar yıldızının düz ya da ters duran şekilleri bir fark olmaksızın aynı anlama gelerek, bütün anlamlar (açık ya da gizli olsun) acıya, kötülüğe ve kan dökmeye yönelik amacı simgelerler.

28 Mart 2020 Cumartesi

İnsan ve Kehanet Kanıtlı Öngörümler Bilim Araştırma Merkezi



Görüntünün olası içeriği: şunu diyen bir yazı 'İNSAN VE KEHANET KANITLI ÖNGÖRÜMLER ARAŞTIRMA MERKEZŁ'


İnsan ve Kehanet
�Kanıtlı Öngörümler
�Bilim Araştırma Merkezi

Bu yapıtla, şu konulara ilişkin bilgi edinebilirsiniz:
-Ortaçağın Ünlü Kâhinleri ve Gerçekleşen Kehanetleri.
-Ortaçağda Yapılan ve Çağımızda Gerçekleşen Kehanetler.
-Ortaçağdan, Çağdaş Bilimin Gerçekleşen Kehanetleri.
-Noterlikçe Gerçekliği Onaylanan Çeşitli Kehanetler.
-Çeşitli Ünlü Kişiler Hakkında Gerçekleşen Kehanetler.
-Yakın Geleceğe İlişkin Olan Önemli Kehanetler.



https://yadi.sk/i/owBA4YEDX1rXWQ?fbclid=IwAR1uBQ7zFjzhAssWolPmWGdpqyBTZxM2til5it2tKFsuzKTfKEk5spSldVA

Babil ve Asur'da Ay tanrısı olarak tapılan Sin, Sümer mitolojisindeki Nannanın karşılığıdır. Kaderin tanrısı olarak da anılan Nanna, Enlil ve Ninlil'in oğludur. Nanna Sümerce "nurlu" veya "aydınlatıcı" mânâsına gelir. Kutsal şehri Ur'dur. Babil ve Asur'da ise bu tanrıya Sin denmiş, ve ona Suriye ve Harran'da da sami ırk tarafından tapınılmıştır. Kanatlı bir boğayı süren Sin'in lapis lazuliden bir bıyığı vardıSin aynı zamanda İslam öncesi Arabistan'ın Hadramut bölgesinde tapınılan bir ay ve zenginlik tanrısıdır..


Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi

Babil ve Asur'da Ay tanrısı olarak tapılan Sin, Sümer mitolojisindeki Nannanın karşılığıdır. Kaderin tanrısı olarak da anılan Nanna, Enlil ve Ninlil'in oğludur. Nanna Sümerce "nurlu" veya "aydınlatıcı" mânâsına gelir. Kutsal şehri Ur'dur. Babil ve Asur'da ise bu tanrıya Sin denmiş, ve ona Suriye ve Harran'da da sami ırk tarafından tapınılmıştır. Kanatlı bir boğayı süren Sin'in lapis lazuliden bir bıyığı vardı.
Karısı Ningal olan Nanna/Sin, Utu (Shamash - Güneş) ve daha sonraları İştar adını alan İnanna'nın babasıdır. Bazı metinlere göre İşkur da onun çocuğudur.
Sin aynı zamanda İslam öncesi Arabistan'ın Hadramut bölgesinde tapınılan bir ay ve zenginlik tanrısıdır.
🔰🔰
Çıkış
Akad kralı Naram Sin imparatorluk sınırlarını genişleten fetihlerle büyük bir imparatorluk kurmuş ve daha sonra da tanrılaştırılmıştır.
🔰🔰
Semboller ve tapınma
Takvimin ve bereketin de tanrısı olan Sin'in sembolleri hilal, boğa ve üç ayaklı bir iskemledir. Babil ve Asur'un büyük şehirlerinde tapınakları bulunan Sin'in iki ana tapınağı vardır; güneyde Ur ve kuzeyde Harran. Ur'daki baş tapınağının adı E-gish-shir-gal = "Yüce Işığın Evi", Harran'daki tapınağının adı ise E-khul-khul = "Zevklerin Evi" idi.
Astral-teolojik sistemde 30 sayısı ile temsil edilirdi. Büyük bir ihtimalle 30 sayısı bir kameri aydaki ortalama gün sayısından (yaklaşık 29.53) türemiştir.
Sin (Nanna - Ay), Shamash (Utu - Güneş) ve İştar (İnanna - Dünya) ile birlikte Mezopotamya tanrılarının ikinci üçlüsünü oluştururlar.
🔰🔰
Kaynakça
1911 Encyclopædia Britannica (İngilizce Vikipedi Sin makalesi kaynakçasından































27 Mart 2020 Cuma

Ahmet güç - satanizm


Görüntünün olası içeriği: yazı

Ahmet güç - satanizm







https://dosya.co/ymq3cpqhvhr4/6348-Satanizm-Ahmet_Guc-2004-296s.pdf.html?fbclid=IwAR1l38MVfPA81AJISux4whQY9ys87WVb_-sPzZF1qAYI_asQdJ0GmnHaDmc

Erhan Altunay




Erhan Altunay

https://yadi.sk/d/boF1AMyevKZtGg?fbclid=IwAR0d-kdLmAMi8nUfNP_4Xj86W5WEXEaSJpYn0P_v-V9WC7akppmHgA37ISY

Leonardo Benevolo - Avrupa Tarihinde Kentler


Görüntünün olası içeriği: yazı

Bu kitap, Avrupa kentlerinin Ortaçağın ilk günlerinden günümüze kadar uzanan tarihidir. Bu aynı zamanda kent hayatı ile düşünce ve kültür tarihi arasındaki ilişkinin incelenmesidir.

Yazar, Roma ve Bizans İmparatorlukları’nın çöküşünden sonra, kuzeyden gelen barbar ve doğudan gelen Müslüman istilaları ardından kent kültürünün nasıl ayakta kalabildiğini tartışarak başlıyor. Daha sonra on bir ve on dördüncü yüzyıllar arasında kentleşmenin yayılmasını, kentlerde özgürlüklerin artmasını, Flander'de ve İtalya'da bağımsız kent uygarlıklarının gelişmesini değerlendirerek devam ediyor.

İlk Avrupa devletlerinin oluşumundan sonra geçen iki yüzyıl, bunların başkentlerine (Roma, Paris, Prag, Londra, Anvers, Lizbon. Sevilla ve Cenova) merkezileşmiş güç ve etkinlik getirdi. Ulusal kimliğin yeni düşünceleri geleneksel kent alanının örgütlenmesine yansıdı. On altıncı yüzyılda kent ile kırsal bölge arasında çatışmalar çıktı. Yazar, bu çatışmaların Kuzey ve Güney Amerika’da kurulan koloni kasabalarını nasıl etkilediğini gösteriyor.

Kitap, sanayileşme ve modern ulaşım araçlarının, özellikle de otomobilin müthiş etkisinin ele alındığı bölümlerle sona eriyor.

Kentleşme tarihinin sosyal, kültürel ve siyasal tarih ile bu eşsiz sentezi, her kesimden Avrupalının, her aydının ve kent tarihçisinin ilgisini mutlaka çekecektir.



Leonardo Benevolo - Avrupa Tarihinde Kentler

https://yadi.sk/i/RaWHTE1htixHeQ?fbclid=IwAR06lLTygBkOsC00w2d8wfJ2Qrp90eg9O0sRkjbaYIRU28pGt_eVM5Yyr50

Lois Martin - Cadılığın Tarihi (Ortaçağ'da Bilge Kadının Katli)


Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, yazı

Gerçek dünyada, eski zamanlardan beri beynimizdeki cadı algısının merkezinde duran ve toplumumuzdaki cadıların ve cadılığın rolünü genellikle ölümcül sonuçlara yol açacak şekilde belirleyen sorular iyi ve kötü, doğal ve doğa üstü sorularıdır. Bu Cep Kitabı Avrupa tarihinde cadılarla toplum arasındaki ilişkiyi ele almaktadır. Konuyu; zamanla, coğrafyayla ve hepsinden önemlisi gerçeklikle sınırlamıştır. Masallardaki cadılıkla değil, modern pagan cadılıkla ya da Avrupa dışı kültürlerdeki cadılıkla ilgilenmektedir.

Tarihçiler, uzun süre Cadı Avı'nın neden, ne zaman ve nerede gerçekleştiği üzerine kafa yormuşlardır. Bu, Avrupa tarihindeki belli bir döneme has bir olgudur, ancak cadılık inancı yeni bir şey değildi ve Avrupa'yla sınırlı da değildi. Cadılık üzerine tarihsel araştırmalar özellikle Cadı Avı sürecinde sözde "cadılık" suçunu işledikleri savıyla tahminen 40.000 insanın öldürülmesi sonucunu doğuran Avrupalı cadı inançlarının çok sayıda öğesini bir araya getirmeye odaklanmıştır. Cadı Avı'nı açıklamak için toplumsal, ekonomik ve dinsel çekişmelerden kadınların ezilmesine ve felaketler ile doğal afetlere günah keçileri bulma uğraşına dek pek çok işlevsel teori üretilmiştir.



Lois Martin - Cadılığın Tarihi (Ortaçağ'da Bilge Kadının Katli)

https://yadi.sk/i/pmr3g0iAjD3h0A?fbclid=IwAR3J-4K34gapx3ZpRFCxfVZIp7QHTfE3PxuUAPwQcO2hdYcmmzMJr1OLYo0

Urartu Bronz Adak Levhası / MÖ 8 - 7. Yüzyıl






26 Mart 2020 Perşembe

TILSIMLI PADİŞAH GÖMLEĞİ..


Fotoğraf açıklaması yok.
Aziz Mahmud Hüdai gömleği, kendi Türbesinde sergilenmektedir..


Fotoğraf açıklaması yok.

Cem Sultan gömleği...
Üzerinde yer alan Farsça kitabesinden 3 yıl gibi bir sürede tamamlandığı anlaşılır.
127 cm boyunda olan bu gömlek üzerinde Nasr, İhlas, Felak, AL-i İmran, İbrahim, Şura, Maide, A'raf, Tevbe, Feth, Saf, Kamer sureleri ile Esma-i Hüsna, ha-mim-ayn-sin-kaf ve çeşitli rakamsal şifromenler yer almaktadır...

Fotoğraf açıklaması yok.
 Kitabeli gömleklerden bir diğeri de Sultan II. Selim'e ait olan gömlektir.
Şehzadelik döneminde ağırbaşlı ve sade olarak tasarlanan bu gömlek 1564-65 yıllarına tarihlenir.
Derviş Ahmet tarafından yapılan bu gömleğin üzerinde Ayetel Kürsi ve İnşirah sureleri yazılmış olup, kitabesi arkasında yer almaktadır.

Yakanın altında bulunan üçgen içindeki ibareden kime ait olduğu anlaşılmaktadır..

Fotoğraf açıklaması yok.
III. Mahmut 'a ait ve Topkapı Sarayı' nda sergilenen bu gömlek de 1595 yılına tarihlenmektedir.
Üzerinde besmele, nasrun minallahi ve fettün Kabirün başta olmak üzere bir çok yazı ve motif bulunmaktadır. En sık kullanılan renkler mavi, siyah, kırmızı, 
yeşil, altın ve gümüş yaldızlıdır.
Gömlekler, üzerinde yer alan yazı ve motifler dışında, farklı sembolik anlamlar da taşır. Renklerin kullanımı buna örnek gösterilebilir, örneğin mavi, sihir gücü olan bir renk olarak kabul edilir. Gömleklerin rengi genellikle beyaz tercih edilmiştir ki işleme, yazı, sembol ve dualar okunaklı olsun...


TILSIMLI PADİŞAH GÖMLEĞİ...
Türk kültüründeki örneklerini ilk olarak Dede Korkut hikayelerinde ‘’kurşun geçirmeyen, kılıç kesmeyen, mutluluk getiren’’ gibi ifadelerle gördüğümüz tılsımlı gömlekler, Osmanlı sultanları için ayet, hadis ve dini sembollerle süslenerek, her biri üç dört yıl gibi uzun bir sürede dokunurmuş ve sırrı hala çözülebilmiş değil...
Padişahların savaşta galip gelmek, nazardan korunmak ya da şifa bulmak için giydikleri tılsımlı gömleklerin üzerindeki harf ve rakamların işaret ettiği anlamlar şimdilik bir sır. Üstelik çözülemeyen yalnızca şifreler değil, kumaşların nasıl olup da 8 bin çözgü ipiyle dokunduğu da anlaşılabilmiş değil.
Tılsımlı sultan gömlekleri, birkaç ustanın birlikte çalışmasıyla hazırlanıyor. Ayet ve duaları tespit eden bir alim, işe başlamak için "eşref saati"ni hesaplayan müneccim ve sonunda gömleği bezeyen usta nakkaşların ortak çalışması ile yola çıkılıyor...Evet yola çıkılıyor,çünkü o 8 bin çözgü ipliğinin her ilmeğinde ayet ve dualar var...
Kumaşlar çoğunlukla o zamanki adıyla Tonguzlu olan Denizli’den getiriliyor saraya. Denizli’nin kaliteli pamuğundan dokunan bezler, iç giyimi olarak tasarlanan tılsımlı gömlekler için uygun kalitede görülürmüş. Hattatların kağıdı terbiye etmek için kullandığı aharlama yöntemiyle yazıya elverişli hale getirilen kumaşlar, nakkaşlar atölyesinde işlenirmiş. Bir gömlek üzerinde 3-4 yıl uğraşan hattatların sadece bazılarının adı gömlek üzerinde yazılırmış...
Gömleklerin üzerine celi, sülüs, kufi yazıyla işlenen ayetler ve dualar; kare, yıldız gibi geometrik şekillerin ya da Kadem-i Saadet, Süleyman Mührü, Zülfikar, lale gibi anlamlı motiflerin içine yazılır,Padişah'ın sağlığı,sıhhati,korunması için bir kalkan oluşturulurmuş...
Hz. Muhammedi'in nübüvvet mührü dışında sıkça kullanılan iki motif ise Hz. Ali’nin ucu çatallı kılıcı "Zülfikar" ve çoğunlukla Musevi inancıyla bağdaştırılan ancak aslında saltanatın ebediyetini simgeleyen Süleyman Mührü'dür....
Aslında İslamiyet’in kabulünden önceki Şaman geleneklerine bağlı olan Türklerin uğur getirdiğine inandığı tılsım sembolleri, İslamiyet’in kabulüyle birlikte üzerinde ayetlerin yazdığı gömlekler şekline dönüşmüştür...
“Osmanlı’da batıl inançlar ve büyünün toplumsal tarihi” Boğaziçi Ünv.Osm.Envanteri...

21 Mart 2020 Cumartesi

Efsanevi Phoenix Kuşunun Sembolizmi: Yenileme, Yeniden Doğuş ve Yıkım


ANKA Kuşu


Efsanevi Phoenix Kuşunun Sembolizmi: Yenileme, Yeniden Doğuş ve Yıkım


Eski mitolojide, çoğunlukla Güneş'le bağlantılı olan görkemli Phoenix kuşunun sembolizmi ölür ve kültürler arasında ve zaman içinde yeniden doğar.
Eski efsane, alevlere patlayarak ölmeden önce birkaç yüz yıl boyunca yaşayan parlak ve parıltılı büyülü bir kuşun resmini çiziyor. Daha sonra yeni, uzun bir hayata başlamak için küllerden yeniden doğar. O kadar güçlü ki, bugün popüler kültür ve folklorda hala yaygın olarak kullanılan bir motif ve imge.
Efsanevi anka kuşu, kartal veya tavus kuşu gibi büyük, büyük bir kuştur. Yükselen güneş ve ateşle ilişkili olduğu için kırmızı, mor ve sarı renklerle parlak bir şekilde renklendirilir. Bazen bir nimbus onu çevreleyerek gökyüzünde aydınlatır. Gözleri mavi ve safir gibi parlıyor. Kendi cenaze ateşini veya yuvasını kurar ve kanatlarının tek bir alkışıyla tutuşturur. Ölümden sonra küllerden şanlı bir şekilde yükselir ve uçar.
Küllerden yükselen Anka kuşu
Image: Phoenix, Mitolojik Yaratıklar Kitabı'ndaki küllerden yükselen Friedrich Johann Justin Bertuch (1747-1822)

Phoenix Bird Yenileme ve Dirilişi simgeler

Anka kuşu yenilenme ve dirilişi sembolize eder ve “güneş, zaman, imparatorluk, metempsikoz, kutsama, diriliş, göksel cennette yaşam, Mesih, Meryem, bekaret, istisnai adam” gibi birçok temayı temsil eder

 .Tina Garnet , uzun ömürlü kuşun Mısır, Arap ve Yunan Mitolojisinde Phoenix'te yazıyor , “Sonunun yaklaştığını hissettiğinde, en iyi aromatik ormanlarla bir yuva inşa ediyor, ateşe veriyor ve alevler tarafından tüketiliyor . Kül yığınından, genç ve güçlü yeni bir Anka kuşu ortaya çıkar. Daha sonra selefinin küllerini bir mür yumurtasına emer ve yumurtayı Güneş Tanrısı'nın sunakına bıraktığı Güneş şehri Heliopolis'e uçar. ”
Anka kuşunun öldüğü ve yeniden doğmadan önce basitçe ayrıştığı mitin daha az bilinen versiyonları vardır.
Yunanlılar ona Phoenix adını verdiler, ancak Mısır Bennu, Kızılderili Thunderbird, Rus Firebird, Çin Fèng Huáng ve Japon Hō-ō ile ilişkili.
Yunanlıların Kanaanitleri, Yunanca 'Phoenix' kelimesinden türeyen, koyu kırmızı veya mor anlamına gelen Fenike veya Fenikeliler olarak adlandırdıklarına inanılmaktadır. Gerçekten de Phoenix'in sembolojisi Fenikelilerle yakından bağlantılıdır.
Phoenix ve güller
Anka kuşu ve gül, ayrıntı. Kaldırım mozaiği (mermer ve kireçtaşı), MS 3. yüzyılın 2. yarısı. Daphne'den, Orontes'teki Antakya'nın bir banliyösü (şu anda Türkiye'de Antakya). Görüntü

Zamanla Phoenix

Belki de efsanenin en eski örneği, Mısırlılar yaratma mitlerinin bir parçası olan balıkçıl kuşu Bennu'ya anlattılar. Bennu, ben-ben taşlarının veya dikilitaşların üstünde yaşadı ve Osiris ve Ra'nın yanında ibadet edildi. Bennu, tanrının yaşayan bir sembolü olan Osiris'in bir avatarı olarak görüldü. Güneş kuşu eski muskalarda yeniden doğuş ve ölümsüzlüğün sembolü olarak ortaya çıkar ve Nil'in sele dönüşme dönemi ile ilişkilendirildi ve yeni servet ve doğurganlık getirdi.
Yunan tarihçi Herodot, eski Heliopolis rahiplerinin kuşu kendi cenaze ateşini inşa etmeden ve aydınlatmadan önce 500 yıl boyunca yaşadığını tarif ettiğini yazdı. Kuşların yavruları daha sonra küllerden uçacak ve rahipleri Heliopolis'teki tapınak sunağına taşıyacaktı. Antik Yunanistan'da kuşun meyve yemediği, sığla ve aromatik diş etleri olduğu söylenir. Ayrıca ateşli ölümüne hazırlık olarak yuva için tarçın ve mür toplar.
Asya'da anka kuşu tüm kuşları yönetir ve Çin İmparatoriçesi ve kadınsı lütufun yanı sıra güneş ve güneyin sembolüdür. Anka kuşunun gözlenmesi, bilge bir liderin tahtta yükseldiğinin ve yeni bir dönemin başladığının iyi bir işaretidir. Çin erdemlerini temsil ediyordu: iyilik, görev, uygunluk, nezaket ve güvenilirlik. Saraylar ve tapınaklar, hepsi anka kuşu tarafından yönlendirilen seramik koruyucu hayvanlarla korunmaktadır.

Yıkım ve Yaratılış

Efsanevi anka kuşu, sonsuz yaşamı, yıkımı, yaratılışı ve yeni başlangıçları simgeleyen birçok dine dahil edilmiştir.
Ölüm ve diriliş temaları nedeniyle, erken Hıristiyanlıkta, Mesih'in ölümünün bir benzetmesi ve üç gün sonra dirilişinin bir sembolü olarak kabul edildi. Görüntü, erken Hıristiyan mezar taşlarında popüler bir sembol haline geldi. Bazıları dünyayı yarattığına ve onu tüketeceğine inanan kozmik bir ateşin sembolüdür.
Yeniden doğmuş bir Anka kuşu
Yeniden doğmuş bir Anka kuşu. İki ağaç arasındaki kuşun ventral görünümü, kanatları gerilmiş ve bir tarafa doğru başlamış, muhtemelen pyre için dal toplar, ancak aynı zamanda çarmıha gerilmiş İsa ile ilişkili.

Yahudi efsanesinde anka kuşu, sadık ve ölümsüz bir kuş olan Milcham olarak bilinir. Eve bilginin eline geçtiğinde Eden'e geri dönerek, bahçedeki hayvanları yasak meyve ile cazip kıldı. Milcham kuşu teklifi reddetti ve inancından ötürü neredeyse ebedi barış içinde yaşayacağı, her bin yılda bir yeniden doğduğu, Ölüm Meleğine bağışık olduğu bir kasaba verildi.

Simya Sembolü

Anka kuşu aynı zamanda simya sembolüdür. Kimyasal reaksiyonlar ve renklerin ilerlemesi, maddenin özellikleri sırasındaki değişiklikleri temsil eder ve Büyük İşin veya Felsefe Taşı'nın yapımında simyanın adımları ile ilgilidir. 
Popüler kültürde mitin modern ilaveleri, anka kuşunun gözyaşlarının büyük iyileştirici güçlere sahip olduğunu ve anka kuşunun yakınsa yalan söyleyemeyeceğini söylüyor.
Sürekli olarak dönüşen ve yeniden şekillenen anka kuşu, sonun sadece başlangıç ​​olduğu fikrini temsil eder. Bu güçlü mit gibi, anka kuşunun sembolü insan efsanesi ve hayal gücünde tekrar tekrar yeniden doğacaktır.
Üst görüntü: Anka kuşu (yuriks / Adobe Stock)
Referanslar
Cennet Gönderildi - Amerikan Doğa Tarihi Müzesi

Phoenix - Canavar

Mısır, Arap ve Yunan Mitolojisinde Phoenix - OnMarkProductions

Phoenix Sembolü - Signoloji

Phoenix (Mitoloji) - Vikipedi

Magnum Opus - Vikipedi

By Liz Leafloor














Ekinoks (gün-tün eşitliği, gece-gündüz eşitliği veya ılım olarak da bilinir), Güneş ışınlarının Ekvator'a dik vurması sonucunda aydınlanma çemberinin kutuplardan geçtiği an. Gündüz ile gecenin eşit olması durumudur. Yılda iki kez tekrarlanır. İşte İlkbahar ve Sonbahar Ekinoksuna dair bilinmeyenler.



Ekinoks ile ilgili görsel sonucu

Ekinoks (gün-tün eşitliği, gece-gündüz eşitliği veya ılım olarak da bilinir), Güneş ışınlarının Ekvator'a dik vurması sonucunda aydınlanma çemberinin kutuplardan geçtiği an. Gündüz ile gecenin eşit olması durumudur. Yılda iki kez tekrarlanır. İşte İlkbahar ve Sonbahar Ekinoksuna dair bilinmeyenler.
23 Eylül Durumu: Kuzey ve Güney Yarım Küre , güneş ışınları öğle vakti Ekvator’a 90°lik açı ile düşer. gölge boyu Ekvator’da sıfırdır. Güneş ışınları bu tarihten itibaren Güney Yarım Küre’ye dik düşmeye başlar. Bu tarihten itibaren Kuzey Yarım Küre’de geceler, gündüzlerden uzun olmaya başlar. Güney Yarım Küre’de ise tam tersi olur. Bu tarih Kuzey Yarım Küre’de Sonbahar, Güney Yarım Küre’de İlkbahar başlangıcıdır. Aydınlanma çemberi kutup noktalarına teğet geçer. Bu tarihte Güneş her iki kutup noktasında da görülür. Dünya’da gece ve gündüz birbirine eşit olur. Bu tarih Kuzey Kutup Noktası’nda 6 aylık gecenin, Güney Kutup Noktası’nda ise 6 aylık gündüzün başlangıcıdır.
SON BAHAR EKİNOKSU NEDİR? HANGİ TARİHTE YAŞANIR?




23 Eylül durumu: Kuzey ve Güney Yarım Küre, Güneş ışınları öğle vakti Ekvator’a 90°'lik açı ile düşer. Gölge boyu Ekvator’da sıfırdır. Güneş ışınları bu tarihten itibaren Güney Yarım Küre’ye dik düşmeye başlar. Bu tarihten itibaren Güney Yarım Küre’de gündüzler, gecelerden uzun olmaya başlar. Kuzey Yarım Küre’de ise tam tersi olur. Bu tarih Güney Yarım Küre’de İlkbahar, Kuzey Yarım Küre’de Sonbahar başlangıcıdır. Aydınlanma çemberi kutup noktalarına teğet geçer. Bu tarihte Güneş her iki kutup noktasında da görülür. Dünya’da gece ve gündüz birbirine eşit olur. Bu tarih Kuzey Kutup Noktası’nda altı aylık gecenin, Güney Kutup Noktası’nda ise altı aylık gündüzün başlangıcıdır.
21 Mart durumu: Kuzey ve Güney Yarım Küre, Güneş ışınları öğle vakti Ekvator’a 90°'lik açı ile düşer. Gölge boyu Ekvator’da sıfırdır. Güneş ışınları bu tarihten itibaren Kuzey Yarım Küre’ye dik düşmeye başlar. Bu tarihten itibaren Güney Yarım Küre’de geceler, gündüzlerden uzun olmaya başlar. Kuzey Yarım Küre’de ise tam tersi olur. Bu tarih Güney Yarım Küre’de Sonbahar, Kuzey Yarım Küre’de İlkbahar başlangıcıdır. Aydınlanma çemberi kutup noktalarına teğet geçer. Bu tarihte Güneş her iki kutup noktasında da görülür. Dünya’da gece ve gündüz süreleri birbirine eşit olur. Bu tarih Güney Kutup Noktası’nda altı aylık gecenin, Kuzey Kutup Noktası’nda ise altı aylık gündüzün başlangıcıdır.
Kuzey Yarıküre'de yaklaşık olarak 21 Mart İlkbahar Ekinoksu - 23 Eylül Sonbahar Ekinoksu'dur.
Güney Yarıküre'de yaklaşık olarak 21 Mart Sonbahar Ekinoksu - 23 Eylül İlkbahar Ekinoksu'dur.




EKİNOKSUN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
(Ekinoks = Gece, gündüz eşitliği) Bu tarihlerden güneş ışınları. Ekvator'a dik gelir ve Aydınlanma Çemberi kutup noktalarından geçer.
Kuzey Yarımkürede 21 Mart ilkbahar, 23 Eylül sonbaharın başlangıcıdır. Güney Yarımkürede ise, 21 Martta sonbahar 23 Eylülde ilkbahar başlar ve şu olaylar yaşanır.
1. Güneş tam doğudan doğup tam batıdan batar.
2. Aynı boylam üzerindeki noktalarda güneş sadece ekinoks günlerinde aynı anda doğar ve batar (12 saat ara ile)
3. Her iki kutup noktasında da Güneş görülür.
4. Gel-git genliği en fazladır.
5. Ekvator'da cisimlerin gölge boyu sıfır olur.
6. Türkiye'de saat 12.00 'de oluş gölge boyu cismin boyuna en yakındır.